Bölüm 13: Ana Görevi Tamamlamak Cidden Yüklü Bir Miktar Ödül Veriyor

EXP Alındı: 50.000
Para Alındı: 10.000 Altın
Alınan paraya ek bir miktar varsa, lütfen şahsi olarak alın.

"Dünyanın Fetih Seferi" görev dizisinde ilerleme kaydettiğiniz için, gelecekteki hareketleriniz diğer ülkelerle olan yakınlığınızı etkileyecek. Şu anda, Mitchell Krallığı ile olan yakınlık dereceniz maksimuma ulaştı.

Ünvan Alındı: Heybetli Mitchell Vatandaşı
Tüm Mitchell vatandaşlarıyla olan arkadaşlığınız %50 arttı.

Seviye atladınız!
Şimdiki Seviye: 8

Seviye atladınız!
Şimdiki Seviye: 9

Seviye atladınız!
Şimdiki Seviye: 10

Beklenildiği gibi, görev tamamlamaktan alınan EXP miktarı devasaydı. Yine de, yüksek seviye
Dale ile karşılaştırınca 50.000 EXP onun için küçük bir bahşiş değerindeydi.

"Tamam, geldik."

Henry isimli adam, beni büyük bir kapının önüne getirdi. Sonrasında üstündeki deliği üç kere çaldı.

Böylece, delikten mavi bir ışık görüldü deliği kaplayan sürgü çekildi.

"500.000 Altın."

"Anlaşıldı."

İçerden kısa bir cevap geldi, ve 5 saniye içerisinde kart gelmişti.

Biraz şaşkınlığa uğrasam da, kimlik kartı gibi şeyler olduğu için kredi kartı pek garip
kaçmamalıydı ya.

"Evet, işte ödülün..."

Bunu söyledikten sonra, kartı bana uzattı.

Almak için iki elimi kaldırdım, ama adamın ellerinden çekemedim.

Kardın gitmesini pek istemiyor gibiydi.

Kuşkuyla Henry'e baktım, ama iç çekmekle yetindi.

"O şeyi neden geri getirmek zorundaydın ki?"

"Hah? Niye?"

"Bu ülke uzun zamandır savaş yüzü görmedi. Neden yeniden bir savaş başlatmak zorundasın?
Amacı ne?"

Adamın sesi konuşurken titredi.

"Bana sorsan bile, o şeyin ne olduğunu bilmiyordum..."

"Ah..."

Nihayet kartı verdi.

"Git. Savaş başlatanlardan biri olsan bile, bunu kasten yapmadın. Git, Mitchell Krallığından ayrıl. Yoksa, savaşın ipleri yüzünden kapana kısılacaksın. Biliyorsun, insan yaşamları oldukça kırılgandır."

Bunu söylemenin ardından, geldiği yönden geri gitti.

Onu takip etmek istedim, ama omzuma dokunan bir el beni durdurdu.

"Hadi gidelim. Uzun güzel bir sohbet yapmalıyız, değil mi?"

Bakmak için kafamı döndürdüğümde, Dale ile karşılaştım.

"Evet, doğru söze ne denir."