Bölüm 27: Uygulamalı Egzersiz Sırasında Zor Bir Gün

Ve kim olduğunu düşünüyorum. Partinin en zayıfı olduğunu düşününce.”

Aslında, onları görmezden gelmek istiyordum. Fakat, bu sözleri duyduktan sonra, içimdeki öfke kabarmaya başladı.

Adamın ismi kafasını üzerinde işaretlenmişti, insan görünce bakmaktan kendini alamıyordu. Görmesem bile, ona bakınca açıkça belliydi. Bu da o mal asillerden biriydi.

Elbette, onları kayırmak gibi bir planım yoktu. Sonuçta, ortada çok sevgili öğrencim Shir vardı, kendisi bir asil için garipti. Eğer tüm asiller onun gibi olsaydı, dünya gerçekten daha huzurlu bir yer olurdu.

Fakat, bu asla gerçekleşmeyecek.

Hadi bu mevzuları bir kenara koyalım. Eğer biri başka bir zamanda ve mekanda benimle bu piç edasıyla konuşsaydı, onlara kesinlikle ebeveynlerinin yerine gereken üslubu öğretirdim.

Konuşan kişi Angil’di. Kıvırcık mavi saçları vardı, ve ciddiyetsiz bir gülümseme taşıyordu. Nedenini bilmiyordum, ama nedense, yüz ifadesi içimde onu yumruklama isteği uyandırıyordu.

Ve ciddi ciddi bu egzersiz için mücevherlerle ve süslerle donatılmış resmi bir giysi giyiniyordu. Ne halt düşünüyordu bu?

Angil Pompeii LV 12 Su Büyücüsü

[Şeytan][Otoriter][Witt Krallığı Soylusu][Pompeii Hanedanlığı Üyesi]

Yüzündeki ifadeye bakmadan bile, çoktan onun karakterini anlamıştım… Eğer ileride karşıma bir fırsat çıkarsa, kesinlikle bu yeteneği geliştirmek isterdim.

“Angil, onları küçümseme. Düşündüğünden daha güçlüler.”

Bu sözleri duyduğumda, gerçekten bunu diyenin kim olduğunu merak ettim.

Ona baktığımda, görüşüme giren ilk şey kalça hizasında mor saçlardı. Akıl karıştıran tek şey bu değildi, aslında uzun figürüne de oldukça uyuyordu, ve ağırbaşlı bir hava katıyordu.

Bu kız… Azizimsi bir varlığa sahip değildi, değil mi? Öyle herkes hem otoriter hem arkadaş canlısı bir aura yayamaz.

Anne Claudia LV 14 Su Büyücüsü

[Tarafsız][Dahi][Witt Krallığı Prensesi][Claudia Kraliyet Ailesi Üyesi][Buz-Mavisi Bakire][Yasaklı Büyü Taşıyıcısı]

Ünvanlarını gözden geçirdikten sonra, nihayet anladım. Demek aslında bir prensesti… Geçmişte, çoktan Buz Krallığı Prensesi Michelle ile tanışmıştım. Birkaç gün sonra başka bir ülkenin prensesiyle tanışmayı beklememiştim.

Fakat, bu prenses Prenses Michelle’den daha gürbüz görünüyordu. Bu bir prenseste olması gereken mizaçtı.

Ve…

4 herifli bir partide kırmızı isim taşımayan tek kişiydi. Diğer bir deyişle, bize karşı öldürme niyeti taşımıyordu. Bana yalan söyleyebilse dahi, sisteme yalan söyleyemezdi, değil mi?

“Prenses, onları çok büyütüyorsunuz. Shir Vologue’lardan biri olsa da, diğeri sıradan biri sadece. Eğer bizim asil kanımızdan taşımıyorsa, bizimle eşleşemez bile.”

Kahverengi saçlı, yüzü korkutucu derecede solgun olan. Bu asil konuşmayı yapan pekala asil Elan’dı.

Elan Siqbel LV 13 Su Büyücüsü

[Tarafsız][Küstah][Witt Krallığı Soylusu][Büyücü Hazırlık Mahkemesi Personeli]

[Siqbel Hanedanlığı Üyesi]

Evvet, diğer bilgilerden bir şey anlamasam da, sadece bedeninin şeklinden bayağı güçlü görünüyordu. Yine de, o da diğer kendini beğenmiş asillerden biriydi.

Fakat…

Son kişi ağzımda gerçekten kötü bir tat bıraktı.

????? LV ?? ???

[???] [???] [???] [???] [???] [???]

Gülümsediği halde, ve sadece dalgalı koyu mavi saçlara sahip genç bir kız gibi görünse de, ne seviyesini ne ünvanlarından birini görebiliyordum. Diğer bir deyişle, o buradaki en güçlü kişiydi!

Çok kötü. Yüzünde bir gülümseme vardı, ama ismi de kırmızıydı. Sonraki saniyede bizi öldürmeye karar verseydi, bu tamamen imkansız değildi.

Shir’e baktım, fakat, Anne’e donmuş gözlerle baktığını fark ettim, ve sonrasında, yürümeye başladı.

Bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu?

“İyi günler, Prenses Anne. Beni hala hatırlıyor musunuz?”

Deyiverdi Shir.

“Bu ne küstahlık! Prensesimizle direk olarak konuşma hakkın yok!”

Anne hiçbir şey diyemeden, Angil onun arkasında duran tip, onun yerine konuştu.

Ve, anında büyü asasını çıkardı, ve asanın küresinde koyu mavi büyü parçacıklar çoktan toplanmaya başlamıştı.

O sırada, asasının üzerinde büyü çemberleri şekil almaya başladı… Yazıya bakılırsa, bu bir Su Okuydu!

“Shir, dikkat et! Buz Kalkanı, Buz Oku!”

Aceleyle fırladım, ve onların arasında buz kalkanı kullandım, ve asasının üzerine bir buz oku attım.

Şaşırmış bakışları altında, Angil’in büyü asası yarı tamamlanmış büyü çemberiyle beraber donmaya başladı.

Hmm… Gizemli kızdan gelebilecek saldırı için endişelenmeseydim, anında onun kalbini Buz Okumla delik deşik ederdim. Öncesindeki mesafeme bakılırsa, bunu yapabilirdim de!

Shir’i güvenli bir yere taşıdıktan sonra, onu bıraktım.

“İyi misin?”

“Evet…”

Shir nihayet kendine gelmeye başladı. Hazırlıksız savaşlara karşı dikkatinin bu kadar az olduğunu düşününce…

“Ba… Bana saldırmaya cürret mi ettin!? Seni köpek!”

Angil donmuş asayı bir kenara fırlattı, ve ona benzer başka bir tane çıkardı.

Bu herif kesinlikle zengindi! Eğer asayı istemiyorsan, bana ver! Hala daha akademiden aldığım büyü asasını kullanıyorum ben!

Aslında büyü asalarının tanesi 3.000 Altın ediyordu, ve tek bir kılıçtan inanılmaz derecede daha pahalıydı! Ve bu herif bir asildi, kesinlikle elde edilebilir malların en iyilerini kullanıyordu. Asanın fiyatı kesinlikle bundan daha fazlaydı.

Mavi su tipi parçacıklar toplanmaya başladı, ve o sırada, asasında bir büyü çemberi şekillenmeye başladı… Çüş, şu anki seviyesine nasıl ulaştı bu? Büyü okuma süresi Shir’in yarısı az.

“Burada bir komedi şovu mu sergiliyorsun?”

Tek bir hücumla, anında suratına yumruğumu gömüverdim.

“Bu Shir için, teşekküre gerek yok.”

Güç statım bayağı zayıf olsa da, acı yerine iletilmişti.

Angil, saldırdığım kişi, birkaç adım geri çekildi. Elindeki asadan bile rahatsız olmadı, ve ciddi ciddi yüzüne bakmak için bir ayna çıkardı.

“Aman tanrım… Yüzüm…”

“Seni kahrolası homo.”

Şu anki hislerimi ifade edecek başka sözcükler bulamadım. Bu tip enayi miydi? Darbeyi aldıktan sonra, yaptığı ilk şey yüzüyle ilgiliydi…

“Seni piç, sana kesinlikle acı çektireceğim!”

Bunu söyledikten sonra, herif başka bir asa daha çıkardı.

Eh? Bu daha önceki kullandığı asalara benzemiyordu. Bu adamın aslında daha iyi bir ekipmanı mı vardı?

“6, durdur onu.”

“Anlaşıldı.”

Aniden, Prenses Anne konuştu. Onun yüzüne dönmek üzereyken, benim tarafımdan geçip Angil’e doğru ilerleyen ani bir rüzgar hissettim.

Angil’in asası kavrayışından düştü, ve ani rüzgar kayboldu, ve Prenses Anne’in arkasına döndü.

Bu o gizemli kızdı! O sırada, Angil’in büyü asasını tutuyordu, ve asayı Prenses Anne’e verdi.

“…İnanılmaz. Büyü çemberi direk olarak büyü asasının üstüne çizilmiş, ve asanın üzerindeki büyü taşı sayesinde gizlenmiş. Bu büyü aleti en az 10.000 Altın etmeli değil mi? Hanedanlığın dürüstlüğüyle meşhur değil miydi?”

“Bu… Prenses… O…”

Bir aptal olsa da, sahip olmaması gereken bir şeye sahip olduğunu bilmeliydi. Şu anda, Angil’in yüzü birkaç şahane ifadeyle dolmuştu.

Bu fırsatı kullanarak, yavaşça Shir’in tarafına çekildim.

“Bir dahaki sefere, aşırı tehlikeli şeyler yapma. Öncesinde, şu kişinin astı sana acımasız bir darbe vurmak üzereydi.”

Doğruydu. Bu kadar kısa bir mesafede Su Oku kullanmak acayip korkutucuydu. Bir su oku ne denli güçlüydü? Daha önce hiç araba yıkamada kullanılan hortumların su basıncı tarafından vuruldunuz mu? Bu kesinlikle anında derinizi yüzebilecek bir şey.

“Üzgünüm, bana saldıracaklarını düşünmedim.”

“Haah, seni uyarmadığım için ben de suçluyum… Prenses Anne dışında, geri kalan herkes… düşmanlık taşıyor.”

Tüm durumun düşmanlık yerine ‘öldürme niyeti’ deseydim bayağı kötüleşeceğini hissettim.

“Oh~ 6, düşmanlık mı yayıyorsun?”

“…Üzgünüm Prenses. Katiyen öldürme niyetimi geri çekmedim.”

Ah, söyledi. 6 denilen gizemli kız gerçekten ‘öldürme niyeti’ dedi.

“Demek öyle… Yapalım öyleyse.”

Prenses Anne bize doğru yürüdü, ve Shir’e bir şeyler uzattı.

“Shir, bu Kristal Kalbi sana veriyorum. Bunu kullanarak yoldaşını ödünç almamın bir mahzuru var mı?”

“Eh!!!??”

Şok olan tek kişi Shir değildi, herkes şaşkınlık dolu bir ağlayış koyverdi.

Prenses Anne… Cidden ne düşünüyorsun kız sen?