Bölüm 29: Kullanışlı Uygulamalı Egzersiz

Birlikte çalışmaya başladığımız için, bilgilerimiz paylaşmamız doğaldı.

Ve, Prenses Anne’den güzel mallar kapmıştım, bu yüzden sahip olduğumuz bilgileri saklamamak en iyisiydi.

Hipotezimi basitleştirilmiş bir harita kullanarak açıkladıktan sonra, anında onların onayını aldım.

Diğer ikisinin sadece prensesin kararlarını takip ettiğini görsem de, birileri anladığı sürece, sorun yoktu.

“Yerlerimizi belirleyen bir büyü aleti getirdik, yani kaybolmaktan endişelenmemize gerek yok~”

Prenses Anne yer belirleyicinin kullanılışını gösterdi, aynı bir GPS hissi veriyordu. Fakat, bunun bir sürü zayıf noktası vardı. Ciddi ciddi saklamak için tüm bir depolama yüzüğünü istiyordu, ve büyü depolama kristallerini çok hızlı tüketiyordu. Bir kere etkinleştirmeyle, 3 metre karelik bir alana sığabilecek boyutlarda kristal istiyordu. Kısaca bir para yakma cihazıydı.

Fakat, nehrin pozisyonunu biliyorduk, ve makineye ödeme yapmak mecburiyetinde kalmadım. Diğer türlü, kesinlikle kan kustururdu bana bu.

“Yine de, bu garip olgu sadece uygulamalı egzersizimizin başında olmadı. Kaynaklarımdan edindiğim bilgiye bakarsak, şu nehir 15 yıl önce akmaya başlamış.”

“15 yıl önce…”

15 yıldır bulunmamış olması mümkün değildi… Yoksa vardığım yargı yanlış mıydı?

“Aaah, eğer durum buysa, aklımda başka bir fikir yok.”

“Evet… ama endişelenme, gidip bakmamızda sorun yok. Sonuçta, bir Kristal Kalple karşılaşmamız her an her yerde olabilir. Çünkü, bizde Kristal Kalbimizi ince bir tesadüf sonucu bulduk.”

“Tesadüf? Bu arada, harbiden nasıl buldunuz bu Kristal Kalbi?”

“Ah, o konuda… Bunu bulan aslında Angil’di.”

Haritayı koyduktan sonra, Prenses Anne Angil’i gösterdi ve konuştu. Prensesin adını söylediğini duyunca, Angil mavi kıvırcık saçlarını salladı, ve reverans yaptı.

“Prensese yardım etmek benim için bir onurdur. Ahem, tamam. Aslında bu Kristal Kalbi bir canavardan elde ettim.”

Kaşlarımın ortasındaki yeri çimdikledim, ve ona ciddi bir şekilde baktım.

“Bay Angil, mahzuru yoksa biraz daha derine inebilir misiniz?”

“Elbette.”

Onunla kibarca konuştuğumdan beri, iletişimimizi daha iyi bir noktaya getirebildim.

“O sırada, Elan’dan sonra, Prenses ve yardımcısı ormana girdi, ve ben nedense bir şeyin bizi takip ettiğini hissettim. Ardından, döndüm, ve uzakta ağacın arkasına saklanmış vaziyette bizi izleyen siyah garip bir canlının olduğunu fark ettim.”

“Ve onu öldürdün?”

Arkadan takip ediyordu… Bunun gözetmen öğretmen olması gerekmiyor muydu? Zavallı küçük bir hayvan büyük ihtimalle o sırada belirdi.

“Hayır, o şey gerçekten hızlıydı. Birlikte su oklarımızı kullandıktan sonra bile, hepsini kolayca savuşturdu.”

“Yüksek çevikliği sahip bir canavar, ha…”

Bu ormanda, Zıpzıplar dışında, kuvvetli başka yüksek çevikliğe sahip başka canavarlarda vardı. Fakat, Zıpzıplar yine de en tehlikelisiydi.

“Öyleyse, siz çocuklar onu yok etmeyi nasıl başardınız?”

“Hm hm! Çünkü özellikle böyle yüksek hızlı rakipleri durdurmak için tasarlanmış bir büyü kullandım.”

Bunu söyledikten sonra, mavi parçacıklar hızla Angil’in bedeninde toplanmaya başladı. Fakat, bedeninde, bir büyü aktive edildiğini gösteren herhangi bir çember veya çizgi yoktu. Onların yerine, tüm bedenini kaplamış mavi zardan ince bir katman vardı!

Hayır, bu bir zar değildi. Çünkü sonraki saniyede, Angil’in figüründeki mavi bir gölge bedeninden çıktı. Ve bu gölge üç boyutluydu, fakat, surat namına bir şeye sahip değildi, Angil’in silüetiydi sanki.

“Mavi Hayalet. Pompeii Hanedanlığının 4 Müthiş İllüzyonundan biri. Pompeii Hanedanlığının ticarette ve politikada kayda değer bir statüsü olmasa da, illüzyon yetenekleriyle ünlüdürler. Su illüzyonları söz konusu olduğunda en güçlü hanedanlıktır.”

Shir, arkamda duran, açıkladı.

“Shir, kesinlikle bildiğin bayağı bir şey var.”

Dedim şaşkın bir şekilde.

“Pek değil, sadece bunun daha öncesinde okumuştum.”

Çağrılan su illüzyonu ormanın etrafında şaşırtıcı bir hızla hareket etti, ve hızı Yybril’inkiyle kıyaslanabilirdi!

İllüzyonlar… Demek illüzyonlar büyüye eklenebiliyor? Öncesinde, Büyü Şövalyelerinde veya Büyü Suşkastçilerinde daha fazla görüldüğünü sanmıştım. Fakat, illüzyonlar büyüye eklenebiliyorsa… peki bu aslında bir varlık mıydı yoksa bir illüzyon mu?

Tam ona dokunmak üzereyken, mavi gölge aniden büyü parçacıklarına ayrıldı ve havada kayboldu.

“10 saniye limitim… Bu şey hızlı olsa da, sürpriz saldırılar dışında, başka bir kullanım alanı yok.”

Diye söyledi Angil iç çekerken. Görünüşe göre bu şey çok fazla MP kullanıyordu, ve dayanıklılığını da tüketiyordu.

“Diğer bir deyişle, o canavarı yok etmek için ‘Mavi Hayaleti’ kullandın, değil mi?”

“Doğru. Sadece 10 saniye sürse de, onu bayıltmak için anında ‘Mavi Hayaleti’ kullandım. Ondan sonra, hızlıca oraya gittik, ve onun olduğu yerde bir Kristal Kalp bulduk.”

“Anlıyorum, demek siz çocuklar canavarın cesedini görmediniz?”

“Evet.”

Kristal Kalp veren bir canavar… Bu gerçekten enteresan. Neden biz böyle şanslı bir durumla karşılaşmadık?

Bu biraz da herkesin sevgili koyun meleğinin belli bir şeye sürüklenmesine benziyordu. Nadir bir şey öldürmeyi başaramayınca, kendi adına üzgün hissediyordun.

“Ne tip bir canlı olduğunu bilmesem de, öyle bir canavarın Kristal Kalp taşıdığını bildiğimizden, ilerde sadece böyle canavarları araştırmamız gerekli.”

“Buna bakılırsa… İmkansız görünüyor.”

Prenses Anne iç geçirdi.

“Şu andan itibaren, ona benzer hiçbir yaratıkla karşılaşmadık. Doğrusu, sıradan canavarlarla bile karşılaşmadık.”

“Bir tane bile mi?”

Prenses Anne’in arkasında duran 6’ya baktım.

“Bayan 6’ya öldürme niyetini çekmesini söyledin mi? Böyle bir öldürme niyetini durmaksızın yaymışsa, ‘Zıpzıp’ gibi bir canavar olsa dahi, yaklaşmaya cesaret edemez.”

“6!”

“En içten özürlerimle, Prenses!”

6 anında diz çöktü.

“Bunu düşünememek benim suçumdu! Sebep olduğum tüm kayıpları için çok üzgünüm, prenses! Lütfen beni cezalandırın!”

“Haa… Tanrım…”

Prenses Anne umutsuzca kafasını salladı.

“Seni cezalandırmanın anlamı ne?”

“Prenses Anne, Bayan 6 bunu sizin güvenliğinizi düşünerek yaptı, yani…”

“Biliyorum. Biliyorum.”

Prenses Anne cümlemi bölerken bir kez daha iç geçirdi.

“6’yı uzun zamandır tanırım, yani onu cezalandırmayacağım. Endişelenme.”

“Prenses… Ben…”

“Sorun değil, korumam olarak iyi iş çıkarmalısın. Biri bana saldırmadığı sürece, öldürme niyeti yayma.”

“Anladım, prenses.”

6 bunu söylerken ayaklandı. Sonra Prenses Anne’in arkasına çekildi, ve bir kez daha standart gülüşünü takındı.
I
Aslında bir maske mi giyiyordu? Yüz ifadesinde dostça bir gülümseme olsa da, biraz garip hissettirmiyor muydu…? Aman canım. Bunu kafaya takmayacağım.

“Fakat, aramamız gerekirse, nadir canavarlara bakmalıyız, değil mi?”

“Fir haklı. Sonuçta, ormanda sürüsüyle canavar var. Kristal Kalpleri arayacaksak, sadece nadir canavarlar üzerinde belireceklerdir.”

Benim fikrime katılan ilk kişinin Elan olmasını beklemiyordum. Cebinden sözlüğe benzer bir şey çıkardı, ve birkaç sayfa çevirdikten sonra, kitabı bana uzattı.

“Bunlar Griffin Ormanında yaşayan canavarların isimleri. En son 5 yıl önce değişti, yani kitaptaki veriler güvenilir sayılır.”

“İnanılmaz!”

Her canavarın özelliklerinin ve zayıflıklarının detaylı raporunu görünce, gerçekten şaşkınlığa uğradım.

Demek bu dünyada rehber kitaplara benzer şeyler de vardı! Bu mükemmel!

“Basitçe konuşmak gerekirse, bu Griffin Ormanı iki kısma ayrılabilir, iç kısım ve dış kısım. Dış kısım içind e bulunduğumuz orman, ve iç kısımda şu büyük dağ. Dış kısımdaki en hızlı canavarlar ‘Koyu Yeşil Zıpzıplar’, ve en güçlü canavarlar ‘Şeytan Rüzgar Familyaları’ ve nadirler ‘Gigant Kara Kaplumbağası’. İç kısım içinse… Anlaşılan çok sayıda farklı tipte canavarla karşılaşacağız, ve bu kısma gizem-dolu yer de diyebiliriz.”

“Öyleyse görünüşe bakılırsa, dağın zirvesine ulaşsaydık, Kristal Kalpli nadir bir canavarla karşılaşma şansımız daha fazla olurdu, değil mi?”

“Öyle gözüküyor.”

Anlaşılan o dağa tırmanacaktık biz… Tanrım.

“Hava kararıyor. Gece yolculuk yapmak istemiyorum. Millet, dinlenmeniz için gerekli olan eşyaları hazırlayın.”

Prenses bunu söyledikten sonra, yüzüğünden kare bir kutu çıkardı ve zemine yerleştirdi. Ardından üzerine büyü asasıyla dokundu.

Sonraki saniyede, 2 metre civarı yüksekliğe sahip küçük bir ev önümde belirdi!

Aman tanrım… Bu dünyada böyle kullanışlı bir eşya mı vardı?

Diğerlerine baktığımda, buna benzer şeyler çıkarıyorlardı, ve Shir bir istisna değildi.

“Fir, sorun ne?”

Muhtemelen beni sersemlemiş bir şekilde gördü, ve buraya yürüyüp sordu.

“Şu… Neden siz çocukların böyle kullanışlı bir evi var?”

“Eh?”

Shir bana garipçe baktı.

“Okul bize ‘Portatif Büyü Evini’ kullanabileceğimizi söyleyen bildirilerden verdi. Hatta ve hatta satın almamıza izin verdi. Bildiriye bakmadın mı?”

“……”

Mari-sensei bana öyle bir şey vermedi ama!!!!!

2 yorum:

  1. Ulan Mari-sensei nedir bu çocuğun senden çektiği öldürdün o bile yetmedimi :D

    Çeviri için teşekkürler.

    YanıtlaSil

 

Serilerden Haber Vs.

FMW'yi durdurmamızın ardından iyi bir haberimiz var Lucid Dream'in Yazar ve Çizeri yeni bir seriye başlamış Träumerei Scans'ta el atacakmış, Lezhin çizimler yine fena olmuş.
Zhan Long 2 - 2.bölüm İngilizce çevirisi bekleniyor.
Projeleri görüntüleyemeyenler buradan ulaşabilirsiniz.

Son Kayıtlar

Duyurular

-Konjiki 22 ve 23 Eklendi (2017'nin ilk bombası!)
-SWRPG 3X33 Eklendi (2016 İlk Bölümü Yeaah!)
-Shokugyou Mushoku 1 Eklendi
Copyright © Maganda Çeviri | Designed by Templateism.com