Bölüm 11: Düşündüğüm Gibi, Hiyerarşi Hiç Güzel Bir Şey Değil

"Lütfen silahlarınızı teslim edin."

Kale girişine ulaştığımızda, kapıları koruyan bekçiler bizi durduruverdiler.

Irlin'in belindeki kılıca, Dale'in ellerindeki asaya sonra da yüzüğüme koymadığım Şövalye Kılıcına baktım. Umutsuzca bir iç çekişten başka bir şey yapamadım.

Olmaz ama ya, kullanmayı bitirdiğimde taşımanın havalı olacağını düşünmüştüm. Ayrıca özel olarak kın almıştım ona, yani...

Kahrolsun hiyerarşi... Şu iki bekçi kendi silahlarını taşıyordu ama! Neden onlar da teslim etmiyordu ha!

Unut bunu, Yüzüğümde Şövalye Kılıcı kadar güçlü olmasa da  hala bir tane daha silahım vardı.

Pff. Şövalye Kılıcını bekçiye verdim ve kaleye yöneldim.

Yine de, silahımı vermek istemediğimden değil de. Kalede bir şey olursa, benim tarafımda silah olmayacağını hissetmiştim. Oğlum, o kadar da şansız değilimdir dimi...

Bir de, buranın dizaynı tamamiyle kraliyet saraylarından farklıydı, daha çok orta çağlardaki kalelere benziyordu.

Kapıların demir parmaklıkarı eski görünüyordu, üzerinde hiçbir iz olmamasıyla, aslında uzun zamandır saldırı yememiş gibiydi.

Bunun RPG dünyasıyla ilgisi olup olmadığından pek emin değilim... Hayır hayır, Acemiler Köyünü terk ettikten sonra, dünyanın gerçeklik etkisi daha da güçlendi. Eğer olmasaydı sistematik olmayan savaş sistemi ve herkesin kafasının üstündeki HP barları bana bunun gerçek bir dünya olmadığını hatırlatıp duracaktı, işte o zaman cidden kafam karışırdı.

Fakat, kalenin içi ferah ferahtı. Bir sürü, sıralanmış altın zırh ve kılıç vardı, muhtemelen saf altından yapılmışlardı. Ayrıca, tabloların arasındaki çatal bıçak takımı ve tabaklar iyi para ederdi.

Onlara dokunabilseydim, onları yüzüğüme atabilirdim. Yine de, buradaki güvenlik katıydı.
Aksiyon sırasında yakalanırsam, sonum iyi bitmezdi.

Dışarıdaki bekçiler 8. seviyeydi. Kalenin içindeki, tüm bekçiler en az 10. seviye vardı. Eğer tüm bekçilere bir seferde saldırırsam, tek parça bedenle ölemezdim herhalde!

Aksine diğer iki yoldaşım rahatlamış görünüyorlardı. Biri asilzadeydi öteki güçlü bir büyücü. Bu ülkede, onlara saygılı davranırlardı, huh?

"Bir şey diyeceğim, kralla direk olarak görüşsek de hala ne taşıdığımız bilmiyorum ben."

"Öyle olsa da, hala krala raporumu sunmalıyım. Çünkü büyük babam ve geri kalanları..."

Bunu demesiyle, Irlin kaşlarını indirdi.

"...Haklısın."

Kafa salladım.

Onların davranışları sonucu ölenlerin sayısı fazla olmalıydı. Yurttaşlar asillerin tüm hanla beraber yandığını düşünüyordu...

Ah, o şehri tekrar ziyaret etme şansım olsaydı bu, artık o handa enerjimi toplamak için kalamayacağım demek olmuyor muydu?

Ama yenilenmesi hızlı olmalıydı değil mi?

Koridordaki son kapıyı da açtıktan sonra, önümde büyük bir salon gördüm.

Oy! Aniden bana doğru gelen otoriter bir aura hissettim. Ayrıca görüşümde birkaç tane pembe işaret gördüm, onlar neydi? Uyarı mı? Beni mi deniyorlardı? Çünkü düşmanlar kırmızıyla işaretleniyordu hep...

Göz ucuyla bir baktığımda, donup kaldım. 13.seviye bir koruma... Korkunç lan!

Ve önümdeki krala baktığımda, onun 15.seviye olduğu gerçeğiyle karşılaştım!

Sen gerçekten kral olduğuna emin misin, şeytan kralı değilsin yani?

Silesveir Mitchell, bu dünyaya geldiğimden beri gördüğüm en uzun isimdi.

Silesveir Mitchell ??? LV 15 [???] [???] [???]

Bu garip durum da ne oluyor! Onunla ilgili her şey gizli!

Mavi bir zırh, kırmızı bir pelerin ve altın rengi saçlar. Doğru, bir de yüzündeki kılıç yarasını ekleyince. Beyler bu herifin şeytan kral olmadığına emin misiniz? Cidden?

"Biraz daha erken gelmenizi bekliyordum..."

İçeri girdiğimizde, Silesveir bizimle konuşmaya başladı.

Sonrasında, elini kaldırdı ve mavi bir eşya Irlin'in saçından uçtu. Normal bir toka gibi görünüyordu.

Eşya, havada iki sefer döndü ve bir anahtar halini aldı.

Demek bu şekilde saklıydı, bulamama şaşmamak lazım...

"Çok güzel! Bununla beraber, nihayet dünya egemenliği için olan yolculuğuma başlayabileceğim! Hahahahaha!"

Anahtarı aldıktan sonra, kral manyakça gülmeye başladı.

"Oh?"

Dale ve ben birbirimize baktık.

"Belki de yanlış görev dizisini seçtik?"

"Hayır hayır hayır, neresinden bakarsan bak, ana görev bu..."

Ünvan Açıldı: [Savaşın Elçisi]
Savaştayken, suç puanları toplanmayacak. Aynı zamanda EXP alımı ikiye katlanacak.

Aynı ünvan Dale'in isminin üzerinde de belirdi. Ayrıca ünvan, bu adamın da benim gibi başka bir dünyadan geldiğinin kanıtıydı.

1 yorum:

 

Serilerden Haber Vs.

FMW'yi durdurmamızın ardından iyi bir haberimiz var Lucid Dream'in Yazar ve Çizeri yeni bir seriye başlamış Träumerei Scans'ta el atacakmış, Lezhin çizimler yine fena olmuş.
Zhan Long 2 - 2.bölüm İngilizce çevirisi bekleniyor.
Projeleri görüntüleyemeyenler buradan ulaşabilirsiniz.

Son Kayıtlar

Duyurular

-Konjiki 22 ve 23 Eklendi (2017'nin ilk bombası!)
-SWRPG 3X33 Eklendi (2016 İlk Bölümü Yeaah!)
-Shokugyou Mushoku 1 Eklendi
Copyright © Maganda Çeviri | Designed by Templateism.com