Bölüm 14: İlk Yoldaşlar?
“Ee, senin adın ne?”
“Neden sana adımı söylemek zorundayım?”
“Hah? Yine mi?”
Hiiro’nun önceden tahmin edilemez cevapları üzerine Arnold
rahatsız olmuştu.
“Sadece şakaydı.”
“Şaka mıydı!? Çok sinir bozucu!”
“Ben Hiiro Okamura. Bir maceracı ve… kitap kurdu.”
“Ha! Son söylediğin sadece hobi!”
“Fufufu”
Muir aniden kısık sesle bir şeyler dedi.
“Oh, Muir gülünce tatlı oluyormuş.”
Bunun üzerine, Muir utangaç bir şekilde kızardı. Arnold’da
nefret gösteren bir ifade takındı.
“…….Küçük kızlara saplantın mı var?”
“Hey, orada dur bakalım! Bunun geçmesine izin veremem!”
“Uhh… Ben… küçük bir kız değilim.”
İkisi de sinirlenmişti.
“Doğru! Öyle görünmüyor olabilir, ama o çoktan on iki yaşına
bastı! Doğum bile yapabilir!”
Baş parmağını kaldırırken Arnold gururla söyledi, ama
yanındaki küçük kız ona hiddetle baktı.
“Bö-Böyle utanç verici şeyler söyleme!”
Yanakları kızarmışken sinirli konuşmasını gören Hiiro, bir
şeyin farkına vardı.
“Öncesinden daha farklı.”
Onu asla sinirlenmeyecek sessiz bir çocuk olarak hayal
etmişti, küstah olmaktan uzaktı.
“Mh? Muir’i mi kast ettin? Yani, duh, şeytani bakışlı ilkel
alçak bir tip belirdiğinde sadece benim tatlı Muir’im değil, herkes korkarak
geri çekilmez ki?”
“Öyle olsun, anlaşılan kılıcımın tadına bakmak istiyorsun!”
Hiiro gözlükleri parlarken etrafa kana susamışlık yaydı.
“Pft! Dene bakalım! İş Muir’i korumaya gelince, dışkı bile
yerim!”
“…..Bir insan evladı olarak yüz karasısın.”
Muir’de karışık duygular içerisindeydi.
“Pah! İşte Muir o kadar önemli! Bu arada, sana bir sorum
var, Hiiro.”
“Yeteneğim hakkında sana tek bir şey söylemeyeceğim.”
“Grr…”
Sonuçta onun hakkındaydı.
“Ama öncesinde kılıcı gerebilen bir teknik görmedim.”
“O sadece kılıç değil canım, bir katana.”
“Katana? Sen deyince. Demek bu bir katana? Gerçekten iyi
işçilik gibi görünüyor.”
“Hiçbir fikrim yok, ama idare etmesi kolay.”
“Mhm~ Demek onunla---- “
“Büyüm hakkında sana hiçbir şey söylemeyeceğim.”
“Neden! Kime ne zararı var! Etimi seninle paylaştım ben!”
“Bu yardımımın bedeliydi. Konu kapanmıştır.”
“Ugg…”
Bu konuda yapılacak bir şey yoktu.
“Her neyse, tamamen yabancı biriyle sohbet edebildiğine
şaşırdım.”
“Mh? Şey, sonuçta bir şekilde yemeği beraber yedik. Ayrıca,
kötü bir tip gibi görünmüyorsun.”
“Sana bunu düşündüren ne? Sonuçta bende bir insanım. Şu
‘Gabranth’ ufaklığına saldırabilirim.”
“!?”
Bir anda, Muir’in benzi attı ve Arnold palasına sarıldı. Yüz
ifadesi düşmanlıkla doluydu. Ama Hiiro onlara sakince baktı.
“N-Ne hakkında konuşuyorsun acaba?”
“Tepkin bana gereğinden fazlasını söyledi.”
Arnold’un tepkisi Hiiro’nun haklı olduğunu kanıtlamıştı.
“Kuh… Nereden bilebilirsin?”
“….Mm.”
Parmağıyla bir yeri işaret etti. Orası Muir’in poposuydu.
“Pi-Piç kurusu! Muir’i mi dikizliyorsun sen!?”
Anlaşılan büyük bir yanlış anlama içerisindeydi, Hiiro onun
için isteksizce yüksek sesle söyledi.
“Daha yakından bak. Bunca zamandır hareket ediyordu…
kuyruğu, işte.”
“Eh?”
Bu sefer, Muir şaşkınlığa uğradı. Hızlıca arkasını kontrol
etti ve nefesi kesilmişti.
“H- Hey, Muir…”
Arnold’da donup kalmıştı.
“Üz-Üzgünüm!”
Anlaşılan kuyruğu, giysilerinin içerisinde saklıydı, lezzetli
etten dolayı kazara belirmişti.
“Kuyruk ‘Gabranth’ın bir özelliği, değil mi? Ve o şapka da
diğer özelliği saklıyor, hayvan kulaklarını, haksız mıyım?”
Hiiro’nun ifade ettiği üzerine sessizliğe kapıldılar.
Sonrasında Arnold rahatsız olmuş bir ifadeyle konuştu.
“…..Kesinlikle, o bir ‘Gabranth’. Ama Muir… yanlış bir şey
yapmadı! Sakın kimseye söyleme!”
Ona ciddiyetle baktı. O sırada, Arnold her an kılıcını çekmeye
hazırdı… ama buna gerek yoktu.
“Söylemek mi? Neden yapayım? İnsan veya yaratık olmanı
önemsemiyorum.”
“…Hah?”
İkisinin de ağızları yarı açık kaldı.
“Farklı bir ırktan olması yaşayan bir canlı olduğu gerçeğini
değiştirmiyor, değil mi?”
“Se-Sen…”
“Dürüst olmak gerekirse, sikimde değil. Dedikodu yaymanın
neresi iyi?”
Hiiro kaş çatarak bunu ciddiyetle sordu. Böylece, Arnold bir
kahkaha patlattı.
“Kakakakaka! Eğlenceli bir tipsin, Hiiro!”
“Bana gülme. Bak seni bıçaklarım haa.”
“Hayır, şimdi anlıyorum. Elbette senin gibileri de var…”
Bunu söylemesiyle, Arnold ona poposunu döndü.
“…Aklından ne geçiyor?”
Aniden yüzüne dönmüş bir kıç üzerine Hiiro suratını ekşitti.
Bir keresinde onu cidden bıçaklamayı düşündü.
“Sadece bak.”
Pantolonunun üzerinden beliren bir kuyruk vardı. Hiiro
gözlerini biraz açtı.
“…Sende onlardan birisin.”
“Evet. Ben- biz ‘Gabranth’ız.”
Sonrasında onlardan ‘Gabranth’ kıtasına geçiş sınırına doğru
gittiklerini öğrendi. Ama burası ‘Humas’ kıtası olduğu için, gerçek kimlikleri
açığa çıktığında hiç kuşkusuz bir felaket meydana gelirdi, bu dünyadaki işlere
göre şu anki durumdu.
‘Evila’ya göre onlara karşı daha anlayışlılardı ve onları
oldukları yerde öldürmüyorlardı, ama inkar edilemez bir şekilde dikkat
çekerlerdi. Radikalleri unutmamak lazımdı. Arnold bunlardan fazlasıyla
görmüştü.
Bu nedenden dolayı, gerçek kimliklerini saklamak ve insanlar
gibi davranmak zorundaydılar.
Hiiro bir canavar adamla karşılaşınca belirli bir şeyi
aramak için Arnold’un kafasını inceledi. Onu bakışlarını fark etmesiyle, Arnold
kısaca güldü ve sordu.
“Neden hayvan kulaklarına sahip olmadığımı merak ediyorsun?”
Evet, Arnold kafasına bir şey giymiyordu. Yine de hayvan
kulakları görünmüyordu.
“Bilmek ister misin?”
“Pek değil.”
“Anlıyorum, bilmeyi bu kadar çok istiyorsan, sana
söyleyeceğim.”
“Beni duymadın mı?”
“Böyle olma. Ayrıca… bu seninle tamamen alakasız da değil.”
Bu sözler sonrasında, Arnold Hiiro cevap veremeden konuşmaya
başladı.
“Görüyorsun… Onları kaybettim.”
“Kaybettin?”
Hiiro refleks olarak sordu.
“Evet, çünkü eski bir köleyim.”
Köle sistemi. Bu aslında canavar adamlara acı çektirmek için
kurulmuş bir sistemdi. Genç yaşta kaçırılıp, bedenlerine kazınmış <Büyü
Kilitleme Arması> adında bir armaya sahip oluyorlardı. İşaret onları
kaçmaktan ya da vücutlarındaki büyü gücünü salarak baş kaldırmaktan alı
koyuyordu, onlara şiddetli bir acı veriyordu.
Uzun zaman önce, canavar adamların kendi ülkesi yoktu,
statüsü ya da yetkisi yoktu, çoğu insanlar tarafından evcil hayvanlar olarak
köleye dönüştürülüyordu.
Şu günlerde köle sistemi iptal edilmişti, ama hala köle dükkanlarında
perde arkasında kullanılıyordu.
Arnold bunun bir kurbanıydı ve insan, onu köle olarak alan,
onun hayvan kulaklarını kesmişti. Kulakları, bir canavar adamın gururu, sadece
insan kötü bir havada diye sonsuza kadar alınmıştı.
“Şimdi anlıyorum.”
Bu Hiiro’yla ilgiliydi, çünkü o da bir insandı. ‘Humas’tan
biriydi, sadece Arnold’a değil, canavar adamlara eziyet edenlerden biriydi.
“Bir şekilde, <Büyü Kilitleme Arması>dan kurtuldum ve
kaçtım.”
“Kolayca kalkabiliyor mu?”
“Nah, efendin dışında kimse silemez. Aynı zamanda efendi
ölünce otomatik olarak yok olur.”
“Öyleyse sen…”
“Evet, kendim yapamadım, ama bunu yapana, ben biz kölelere
nasıl davranıldığını bilen birine sahiptim.”
Efendisinin ölümüyle, Arnold yasal olarak özgür olmuştu. Bu
hikayeyi duyunca, Muir’in de morali bozulmuştu ve üzgün görünüyordu.
“Şey, özgürlüğümü kazandıktan sonra, gezgin bir aşçı oldum!
Işıl ışıl, değil mi?”
“Işıl ışıl bir yana, kesinlikle zor bir hayatın olmuş.
Normalde insanlarla ilgili bir travmaya sahip olman garip kaçmazdı.”
Fakat şu anda kendisi bir gizemmiş gibi Hiiro’yla
konuşuyordu.
“Geçmişe mazi derler. Unutma, bana yardım eden de, bir
‘Humas’tı.”
“Ben besinlikle intikam alırdım. Bunu ve şunu yapardım…”
“Be-Beni korkutuyorsun… Pooh! Her neyse, şu anda mutluyum ve
tüm mesele de bu.”
Bun Muir’in başını okşarken söyledi. Keyiflenirken gözlerini
kıstı.
“Hatırlamışken, bu bölgede ne yapıyorsun Hiiro? Bir görev
mi?”
“Cevap verme zorunluluğum-“
“Cevap ver bana. He, he, yeter artık. Bana en azından bunu
söylemenin ne zararı var?”
Tabii ki de zararı yoktu, ama bir nedeni de yoktu. Bu sadece
Arnold’un merakıydı. Ve sadece o da değil, Muir’de dikkatle izliyordu.
“…….Haah. Benim niyetim…”
İkili Hiiro’nun her kelimesine dikkat ediyordu. Yavaşça
konuştu….
“sınırı geçmek.”
“…Eh? De-Demek istediğin…?”
“Evet, aynı siz ikiniz gibi.”
“Neden! Neden senin gibi bir insan canavar adamların
kıtasına gidiyor!”
“Hah? Çünkü nedeni görmek istiyorum.”
“….Derken?”
“Siyaset umurumda değil. İstediğimi yaparım ve hiçbir şeyden
çekinmem, eğer biri yolumda durursa, öldürmekten bile.”
“…..Pft.”
Arnold yeniden bir kahkaha patlattı.
“O kadar komik olan ne, zampara?”
“Hey, bu unvan sana verilmemiş miydi!?”
“Her neyse işte, sadece siz çocukların yaptığını yapıyorum.”
Arnold aniden ciddi bir bakışla sordu.
“Bu bir gezi değil, adamım. Şu anda ‘Gabranth’ her yönden
tetikte. Eğer bir insan bulurlarsa, sonu iyi bitmez.”
“Benim için sorun yok. Durumu tersine çeviririm!”
“…Ciddi misin?”
“Doğal olarak. Kaçmak için bir nedenim yok.”
“Canavar adamlar güçlüdür.”
“Ama ben daha güçlüyüm.”
<Sözlü Büyü>ye sahip olduğu için, bunun işe
yarayacağına inanıyordu.
“Bunu şimdi söyleyemezsin. Sana olan ilgim daha da artıyor.”
“Kes şunu, beni ürpertiyorsun. Öyle değilim ben.”
“Ben sanki öyleyim, lanet olsun!”
Sonrasında Arnold öfkeyle “Bunu ciddiye alamaz mısın?” diye
bağırdı, öte yandan Hiiro’nun cevabı umursamazca “Muhtemelen hayır.” oldu.
Onların atışmasını izlerken, Muir bir kez daha ufakça gülümsedi.
“Her neyse, karşılaşmamız kaderin cilvesi olmalı. Ve aynı
yöne de gidiyoruz. Birlikte gitmek ister misin?”
“Ortalığı karıştırmayı kes. Nasıl bir saçmalık bu? Ben tek
başıma da…”
Bunu derken, aniden düşüncelere dalmış bir ifade takındı ve
sessizliğe kapıldı, bu yüzden Arnold sordu.
“So-Sorun ne?”
“Demek istediğin: Lütfen bizimle gel. Değil mi?”
“Grr… Yemin ederim ki… bu velet…”
Dişlerini gıcırdatırken Hiiro’ya baktı, ama hemen sonrasında
iç çekti.
“Haah~ Sözcüklerle sana karşı kazanamayacağım. İyi, seninle
geleceğiz.”
“İstediğini yap.”
Aslında Hiiro yalnız hareket etmeyi planlamıştı, ama canavar
adamlar hakkında daha fazla şey öğrenmek için bu iyi bir fırsattı. Hedefi
canavar adamlar kıtası, hakkında bazı bilgiler öğrenmek kesinlikle daha iyiydi.
Dahası onların kendisine eşlik etmesine izin vermişti.
“Ah, unutmadan.”
Aniden Arnold’a ona kıstığı gözlerle baktı.
“Ne var?”
“Sadece bir uyarı.”
“Konuş.”
“………Muir’e elini süreyim deme.”
“Ben normalim, seni zampara.”
“Dalga geçme benimle! Ben süper normalim, aptal!”
“Mh? İlk olarak. Kesinlikle küçük kızlarla ilgilenmiyorum,
ama eminim ki sen ilgileniyorsundur?”
“Tamam, dışarı gel, seni beş para etmez velet!”
“Zaten dışarıdayız, Bay Pedofili.”
“Bana öyle deme!”
Muir onların hiç değişmeyen atışmaları üzerine yorgun bir
şekilde omuz silkeledi ve kimsenin duyamadığı kısık bir sesle fısıldadı.
“Muh, ben küçük bir kız değilim.”
Dile getirdikleri rüzgarla gitti.
eline sağlık
YanıtlaSilEline sağlık 😀
YanıtlaSil