Bölüm 14: Yıllık Turnuva’nın Başlangıcı
Bugün ‘baygınlık’ durumu gerçekten tuhaf davranıyor.
Geri sayım sürekli değişiyor.
Sözde durumun 2 saati vardı. Tam 10 dakika kala, geri
sayım tekrardan 2 saate döndü. Ve döngü devam etti.
Bu ne biçim şaka? Bug mu acaba?
Görünüşe göre ilerde tüm durumlara karşı direnç sağlayan
ekipmanlar oluşturmalıyım.
Yoksa birçok kez bayılmaktan dolayı bende uyku
düzensizliği başlayacak!
Her ne kadar bayılmaya karşı olmasam da, öğle yemeğine
geçtiğimiz zaman Yıllık Turnuvaya 12 saat vardı. Şimdi böyle yatmakta gerçekten
bir sıkıntı yok mu?
Geri sayımın değiştiğini gördükçe, endişelenmeye
başladım. Sonuç olarak Yıllık Turnuva demek kolay EXP demek. Hala işler yanlış
gidebilir, ha. Eğer EXP’lerim böyle benden uzaklaşırsa, ciddi ciddi kendi
gözyaşlarımda boğulacağım.
Hm?
Ağzımda neden tuhaf bir tat var?
“İğre…”
İğrenç bir his boğazımdan yukarı doğru çıktı, ve o anda
ağzımı açtım, parlayan altın yemekleri kustum.
Gerçekten uzun bir süre sonra, sonunda daha iyi
hissetmeye başladım, ve etrafıma bakındım.
“Yo, Günaydın.”
“Çok geç oldu. Neden buradasın, Aliyah?”
“Çünkü nerdeyse senin maçın başlamak üzere. Seni katılımcı koltuğunda görmediğim zaman,
bekleme odasına geldim ve seni yerde yatarken gördüm.”
Sonra, suçlu gözlerle bakan iki kızı işaret ederek devam
etti.
“Onlara neden bu halde olduğunu sordum fakat zehirli yiyecekleri
yediğini hiç ummazdım. Ve görünüşe göre
denememiştin. Bunlar bildiğin parlayan altın, nasıl bunları yemeyi
becerebildim?”
“Bana sorma, onlara sor.”
Hemen envanterimi açtım ve Stun Giderici, Zehir
Temizleyici ve Parazit Temizleyici potlarına bastım.
Sonunda, Enerji potuna bastım ve tüm vücudum normale
döndü.
Ve 12 saattir yatıyordum ve yorgunluk sayacım ağzına
kadar dolmuştu. Bu yüzden bunun hakkında endişe etmemede gerek yoktu.
“Umm…Fir… Üzgünüm.”
Irlin boynunu büktü ve yumuşak bir şekilde söyledi.
“Çorbaya lezzet katmaya çalışırken ters giden bir şeyler
olmuş.”
“İçine kattığım zaman daha…. Çok üzgünüm.
Prensen Michelle’in özür dileyeceğini hiç beklemezdim.
Gerçekten nadir bir olay.
“Hai~ Endişelenmeyin. Ama bir daha ki sefere yemeği
dışarda yiyelim.”
“Haklısın. Eğer ben olsaydım, kesinlikle yemek yapmayı
seçmezdim. Henüz buralarda ki tüm restoranları denemedim.”
“Aliyah, senin eksiklerinin kabul edeceğini
beklemezdim.”
“Ama tabii ki… Bekle, ne kastettin la bebe?”
Tam kabul etti dedim, Aliyah yine eski haline döndü.
“Benim yaptığım yemeklerin berbat olduğunu mu
kastediyorsun? Hıh! Bil ki ben hiçbir zaman altından yemekler yapmam!”
“Peki ya gösterişli şeyler?”
“… Ara sıra.”
“….”
Tamam. O da burada ki diğer kızla aynı sıklette. Bu
bilgileri beynime tehlikeli diye yerleştirmeliyim ve ‘Yemek olmasaydı kesin söverdim denecek kadar
kötü yemek yapan insanların listesi’ diye isimlendirmeliyim.
“Tamamdır, şimdi lak lak yapma vakti değil, değil mi?
Saat kaç? Turnuva başladı mı?”
“Turnuva başladı ama senin maçın sonlara doğru, o yüzden
bir problem olmaması lazım.”
“Eğer durum buysa, en iyisi hemen gidelim.”
“Endişelenme, burası bekleme odası. Arena hemen dışarıda.”
Kız haklıydı. Oda savaş arenasının bekleme odası gibi
görünüyordu ama daha öncesinde hiç batı arenasına gelmemiştim o yüzden herhangi
burası hakkında herhangi bir izlenimim yoktu. Kapıyı açmak için ittiğimde, yeri
göğü inleten bağırışlar kulağıma doğru akın ettiler. Eğer ringden gelen büyünün
ışığı olmasaydı, şu an karşımda antik bir kolezyum var derdim.
Bu doğru, hayvan savaşlarının yapıldığı kolezyumlara
atıfta bulunuyordum. Mini-haritama baktığımda, şuan ki yerimi teyit ettim ve
batı bölgesindeki savaş arenasındaydım.
Görünüşe göre, buradaki arenaların birleşerek büyük bir
kolezyum oluşturma gibi bir fonksiyonları da vardı!
Düşündüğüm gibi, burada bilimden daha elverişli birçok
büyü vardı!
Kolezyum, Temel-Düzeydeki takımların, Orta-Düzeydeki
takımların, İleri-Düzeydeki takımların sırayla savaşmaları için üç bölüme
ayrılmıştı.
Önümüzde ki şey ise Temel-Düzeydekilerin ringiydi ve
şuanda Su-Tipi ve Toprak-Tipi takımlar düellolarına odaklanmışlardı.
Ve yarışmacı koltuklarında, farklı elementsel okuldan
olanlar vardı. Giydikleri
üniformalarının renginden fark edilebiliyorlardı.
Bunların yanında, Rüzgar Büyücüleri ve Summonırlar
arenayı terk etmişlerdi… Ciddi misin? Shir’in sınıfı yenildi mi?
“Şu an saat kaç?”
“Eğer daha dazla kusturucu ilaç almayı düşünüyorsan
vazgeç. Zaten akşama kadar baygındın zaten. Günün bu vaktin de kusturucu ilaç
almanın kolay olacağını mı düşünüyorsun?”
“Aslında, bunları Lanya’dan alabilirsin.”
“Lanya? Eğer iki altın sarısı at kuyruğu olan
dolandırıcıdan bahsediyorsan, zaten ondan aldığım bir tanesini senin üzerinde
kullandım.”
“….peki.”
Bu kız kesinlikle uzman, düşünsene böyle bir vakitte
bile iş yapmayı unutmamış.
“Acele et ve yarışmacı koltuğuna geç. Eğer senin sıran
geldiğin de orda olmazsan, diskalifiye olacaksın.”
“Hm.”
Bahsettikleri bu yarışmacı koltukları aslında
izleyicilerin karşına konulmuş bir takım sandalyeden ibaretti. Toplamda 16 tane
sandalye vardı ve tek oturan takım ise… Ateş-Tipi takımıydı.
Yani ilk raunt elementsel olarak zayıf olduğum takımla
mı karşılaşacağım? Bunun bir nimet mi yoksa lanet mi olduğuna emin değilim.
Lee Xilikis LV 15 Ateş Büyücüsü
[Nazik][Odaklanmış][Cehennem Ateşi][Fel İmparatorluğunun Üçüncü
Askeri Birliği Dördüncü Büyücü Takımı Yardımcı Kaptanı]
Bu herifin tüm vücudu Büyücü Üniformasıyla kaplıydı.
Fazlasıyla güçlü görünüyordu.
Brecht Fel LV 13 Ateş Büyücüsü
[Tarafsız][Kararlı][Kraliyet Ailesi
Üyesi][Vahşi][Ateş Müridi][Üçüncü Prens]
Ve karşısında ki herife baktığım zaman, Lee ye yakın bir
seviyesi vardı ve kırmızı saçları başının arkasından bağlanmıştı.
Onun korkutucu unvanlarına nazaran, görünümü fazlasıyla
saf ve ihtişamlı görünüyordu.
Kraliyet üyesi ha?
Eminim bu akademi büyük rollere sahip bir çok öğrenci
barındırıyor. Ama neden onlar Şövalyelikle alakalı bir sınıf seçmemişlerdi de
Büyücü olmayı seçmişleri.
O da dahil ben kraliyet kanına sahip toplamda üç insanla
tanıştım ve hepsi de farklı ülkedendiler. O zaman, tüm ülkelerin farklı
elementsel türe sahip kraliyet üyeleriyle tanıştığım da bana bahşedilmiş bir
ejderha çağırabilir miyim?
Tabi ki de öyle bir şey olmayacak.
Ve Prens Brecht diye çağrılan adam bizi gördüğünde, bize
döndü ve bize doğru kafa salladı.
O sırada, ringdeki mücadele zirve yaptı.
Elbette ki, uzun süreli bir karşılaşma sonrası, iki
taraf da bitkin düşmüştü.
Su-Tipi takımı aslında tanıdığım kişileri
barındırıyordu, ve onlar da Prenses Anne ile Elan’dı.
Prenses Anne büyü sözlerini söylerken Elan da
rakiplerini rahatsız etmek için Su Oklarını kullanıyordu.
Şu karışık büyü sembollerine bakınca, bu kesinlikle
sıradan bir büyü değildi.
Ve diğer yandan, iki Toprak-Tipi öğrenicisi Toprak
Duvarını kullanarak mümkün olduğunca dayanmaya çalışıyorlardı.
Her ne kadar Toprak Büyüsü en güçlü elementsel defansa
sahip olsa da, Su Oklarının sürekli atakları karşısında Toprak Duvarının yarısı
yıkılmıştı bile.
“Son’un Tsunamisi”
Büyük bir büyü dairesi tam olarak oluşturuldu. Hafif bir
sarsıntıdan sonra, büyü formasyonundan büyük bir dalga yayıldı ve iki Toprak
tipi yarışmacıların olduğu yerin etrafını sardı.
Onların HP’lerinin bittiğini görüyordum fakat arena
ölemezlerdi.
“Zafer Su-Tipi takımının oldu!”
Ringin üstünde ki yavaşça kayboldu. Jüri hemen Toprak
Tipi takımının durumunu doğruladı ve sonucu açıkladı. Prenses Anne’nın yüzünde
hafif bir gülümseme belirdi ve dönüp ringden indi.
“Fir, ve bende burada senin tekrar kaçıp gittiğini
düşünmüştüm.”
Beni yarışmacı koltuğunda görünce, Prenses Anne
gülümsedi.
“Nasıl terk ederim? Seninle ringde karşılaşma sansına
sahip olacağıma inanıyorum.”
“Öyle mi? Yanındaki kişi öyle düşünmüyor gibi
görünüyor?”
Gösterdiği yerdeki kişiye baktım ve Ateş-Tipi takımından
iki kişi bana dik dik bakıyordu.
“Uhh…
Hadi acele edelim ve başlayalım!”
Sonunda turnuva başladı elinize sağlık
YanıtlaSilUuUU turnuva
YanıtlaSilteşekkürler
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilELLERİNİZE SALIK :)
YanıtlaSilEllerinize sağlık
YanıtlaSil