Bölüm 17: Lonca Ustası

Lonca birkaç insana ev sahipliği yapıyordu, ama bu ya da başka şekilde, üçünün de uyuyabileceği bir oda vardı. Parti yolculuklarının beyhude olmadığını göstermişti.

Dinlenme odalarından birine alınmışlardı ve yataklara uzandılar. Kesinlikle dışarıda uyumaktan çok daha iyiydi.

“Bu arada, bundan sonra ne yapacaksın?”

Arnold sordu, bunun üzerine Hiiro cevaplarken gözlerini kapattı.

“…Sadece kontrol noktasında çuvallamak kötü olurdu, değil mi?”

“Evet, tabii resmi bir <Vize>ye sahip değilsen.”

“Sende var mı?”

“Evet, Muir ve benim için.”

“Nasıl aldın?”

“Bekle, bunu bile bilmiyor musun? Sınırı nasıl geçmeyi düşünüyorsun?”

“Kendi yolumla konuşarak ve işe yaramazsa… güç yardımıyla.”

“Korkunç! Aslında senin salaklığına gülerdim, ama artık büyünü öğrendiğim için, bu kulağa sadece korkunç geliyor!”

Arnold, Hiiro’nun sınırı, memurları <Sözlü Büyüsü>yle döverek geçeceğinden korkuyordu, çünkü gücü alışılmışın dışındaydı.

“Dinle, <Vize> Lonca’da çıkarılabiliyor. Bak.”

Bunu söyledikten sonra, ona tren biletinden biraz daha büyük olan bir kağıt parçasını gösterdi. Üzerinden nerede çıkarıldığı ve sona erme tarihi yazılıydı.

“Öyleyse buradan bir tane alabilirim…”

“Hayır, burada başvuruda bulunsan bile, onaylanması fazla zaman alır, bilirsin?”

“…Cidden mi?”

“Cidden. Genelde bunu ülkenin başkentindeki Lonca’dan alırsın. Ve öyle yapsan bile, çıkması bir hafta civarı sürer. Senin durumunda, burada başvuru yapabilirsin, sonrasında başkentteki Lonca bunu doğrular ve ancak onayladıkları zaman <Vize>ni alabilirsin.”

İlk önce bunun için başvuruyorsun, sonra kişisel geçmişin ve köklerin araştırılıyor. Söylemeye lüzum yok, eğer sabıka kaydın varsa onaylaman düşüyor. Ama hiç sorun yoksa ve sınırı geçmek için uygun bir nedenin varsa, Lonca Ustası onaylama için müsaadesini veriyor. İşte böylece <Vize>n oluveriyor. 

“Oho, demek başkentteki Lonca Ustası bayağı büyük bir adam ha?”

“Buyur? Başkentteydin, değil mi? Nasıl olurda bilmezsin.”

“İlgilenmiyorum.”

“….Hah. Dinle ve bunu güzelce aklına yaz, Hiiro. İnsanlar arasında kaç tane SSS düzeyinde maceracı var biliyor musun?”

“Üç, sanıyorum?”

“Doğru ve onlardan biri de başkentteki Lonca Ustası.”

“Mm.”

“’mm’ deme bana!”

Bu Hiiro’nun tek tepkisiydi, çünkü diğer insanlarla ilgilenmiyordu.

“O muhteşem biri, anlarsın ya? Sadece üstün güce ve üne sahip kişiler bu pozisyon için seçilir. Onun için gücünün bir yaratık adamınkine eş değer olduğunu söyleyenler bile var. Gerçek bir canavar.”

“Bu canavarın prestij ve statü içerisinde kaybolduğunu anlıyorum.”

“H-Hey… Kesin bir deyiş vardır ki olağanüstü hallerde Lonca Ustası’nın gücü Krala eşmiş, ama… çok ileri gitmiyor musun?”

“Dun çok da umurumda ya.”

“…..Haah. Her neyse, onun adı…”






“Mh? Oh, görüşmeyeli epey oldu, Vale!”

“Kesinlikle fazla oldu, Judom-sama.”

Vale’i, <Victorias> ordusunun ikinci bölük kaptanını selamlayan adam, yüzündeki cömert gülümsemeyle Judom Lankars’dı.

Görkemli beyaz bir sakalı vardı, ama daha 40’larının sonlarındaydı. Kısa traş edilmiş saçları ve diğer sebepler onu yaşlı gösteriyordu.

Nazik ifadesi çocukları bile rahatlatacak türden bir aura yayıyordu. Ama kalktığında sıra dışı figürü açıkça görülüyordu.

Bütün bedeni öyle bir kaslıydı ki küçük bir harekette bulunsa bile giysilerinin yırtılacağını sanırdınız.

“Fuhaha. Şu –sama’yı koymasan olmaz mı. Artık kendin de seçkin bir kaptansın!”

Açık yüreklilikle gülerken Vale’in sırtına vurdu. Ama hafif bir darbe olması gerektiği halde, bu Vale’in HP’sini azar azar düşüren bir saldırı gibiydi.

“*ÖHÖÖ ÖHÖ* Hi-Hiç değişmediğinizi görüyorum, Judom-sama.”

Vale sırtını ovalarken mutlu bir gülümseme takındı.

“Ee, nasıl gidiyor? Buraya gelmen nadirdir.”

“Sizden bir iyilik istemek için geldim, Lonca Ustası.”

Şu anda Lonca’nın içindeydiler, Lonca Ustası’nın odasında.

“Oho, yine uğraştırıcı bir şeyler mi? Unut bunu, emekli oldum. Ön hatları gençlere bırakıyorum.”

“Neler diyorsunuz siz! Şimdi bile, bir maceracı olarak hiç kimse elinize su dökemez!”

“Fuhaha! Beni fazla büyütüyorsun! Ayrıca, Kahramanlar’ın çağrıldığını duydum… Artık onların çağı, değil mi?”

Judom bunu belli belirsiz keskin bir bakışla sordu, ama Vale bunu fark etmedi.

“Hayır, hayır, güçlü biri hep itibar görür. Özellikle de sizin gibi güçlü biri.”

Vale’in cevabını duyduktan sonra, Judom’un ifadesi biraz bulutlandı, ama bir süre sonra tekrar aydınlandı

“Ve bende sana diyorum ki, benim dönemim bitti. Şu anki halimle, sadece SS dereceye yakınım. SSS derece günlerimdeki gibi hareket edemiyorum.”

Judom anlayışlı bir ifadeyle bunu alçak gönüllükle söyledi.

“Çok mütevazı davranıyorsunuz. …Daha demin ön hatları gençlere bıraktığını söylediniz.”

“Evet, söyledim.”

“Sizden bu gençleri savaş için eğitmenizi istemekteyim.”

“…..Kahramanlar?”

“Evet.”

Bir müddet, ikisi de birbirlerine baktı. Judom, onu samimi bir bakışla karşılayan Vale’e baktı, ve hafifçe güldü.

“Eski günlerdeki bakışın aynısı, benim öğrencim olmak istemiştin.”

“Sonunda beni geri çevirseniz de. Öncesinde bana şöyle demiştiniz: Öğrencim olacak kadar iyi değilsin. Sadece benimle aynı seviyede savaşacak birini öğrenci olarak alırım.”

“Bunu gerçekten söyledim mi?”

Judom gülümsedi, gençliğini yad ediyordu.

“Ve şimdi birileri, sizin seviyenizde savaşabilenler, belirdi.”

“…….Demek öyle.”

Gülümsemesini silerek, Vale’e cevap verdi.

“Lütfen onlara öğretin! Bu bizim ‘Humas’ın geleceği uğrunadır!”

“’Humas’ın geleceği için, hah…”

Vale ona kararlı ve içten gözlerle baktı. Judom piposunu çıkardı ve yaktı. Sonrasında yavaşça 
biraz duman tüttürdü.

“Hey, Vale.”

“Efendim?”

“Neden Lonca Ustası olduğumu biliyor musun?”

“O konuda… Hayır, bilmiyorum.”

“Çünkü olağanüstü durumlarda Lonca Ustası Kral’la aynı yetkide emirler verebiliyor.”

“Judom-sama…?”

“Bir maceracıyken, hep bu ülkenin, hayır, kıtanın neden savaşa devam ettiğini merak etmişimdir.”

“…”

“Her gün birileri bu dünyaya barışı getirsin diye dua ettim. Tabiri caizse, inançla kurtuluş. Ama Irklar arasındaki anlaşmazlıklar arttı ve bu ülkeye de yayıldı. Elbette silahlarımı aldım, çünkü korumak istediğim şeyler vardı. Ama o sırada Lonca Ustası ne yaparsa beğenirsin?”

“…..”

Cevabı bildiği için, Vale utanç duyuyordu.

“Lonca Ustası uzaklara gitti. Ülkesini terk etti. Lonca Ustası olarak yetkisini kötüye kullandı, kendi iyiliği için kaçtı. Bu yüzden, maceracılar arasındaki komuta zinciri kırıldı ve kurtarılabilir durumdaki çoğu hayatı kaybettik.”

“Judom-sama…”

“Lonca Ustası’nı atayan Kraldı.”

Bu sözler üzerine Vale sessizliğini korudu. Kral, Lonca Ustası’nın atanmasından sorumluydu. Judom onun gerçek kişiliğini göremediği için kendine de kızıyordu.

“Bundan dolayı çaresizce güçlendim ve Lonca Ustası olmayı hedefledim. Sonrasında Kral’dan olağanüstü durumlar sırasındaki emir yetkisini istedim. Ve böylece bu Lonca Ustası ülkedeki diğer Kral halini aldı.”

“…”

“Bu kişi olmayı hedefledim ve sadece bu pozisyon Kral’ın hatalarını düzeltebiliyordu. Bu bir maceracı olarak yapabileceğimin en iyisiydi. Ama…”

Judom öfkeyle yumruğunu sıktı. Vale’in gözleri bunun üzerine genişledi. Şimdi bile, Kral’ın emirleri mutlaktı. Ama Lonca Ustası’nın maceracıları ilgilendiren bütün olağanüstü durumlarda karar verme hakkı vardı.

Judom, Vale’e sessiz ve soğuk bir bakış attı.

“Sonrasında Kral başka bir hata yaptı.”

“Ne! Bunu nasıl söylersiniz!”

Vale, Kral’a karşı bu ani eleştiri üzerine şaşırmıştı. Daha fazla ileri giderse bu hakarete girerdi.

“Kral üç kişiyi ne uğruna feda etti? Bekle, birisi hala zar zor hayatta, sanırım.”

Sonrasında Vale’e bir bakış attı, ona cevabı söylüyordu.

“O-O…”

“Kahraman Çağrımı… Elbette, ülkemiz tehlike altındaydı. Ama Kral’a Kahraman Çağrımından 
önce yapacak şeylerin olduğunu söyledim.”

“Böyle bir şey mi yaptınız…?”

Vale bunu bilmiyordu, o yüzden kaşlarını çattı.

“Neden barış anlaşmasını reddettik?”

“Barış… anlaşması mı? Neler diyorsunuz siz?”

“Mhm, sanırım bilgilendirilmemişsin. Doğal olarak, tabii.”

Judom yorgun bir şekilde kafa salladı.

“Ke-Kendinizi açıklayın, Judom-sama!”

“Birkaç yıl önce, ‘Evila’dan gelen bir barış anlaşması olmalıydı.”

“İmkansız! Ben asla böyle bir şey duymadım!”

“Üsttekiler bunu örtbas etmiş olmalı.”

Dumanlar çıkarırken, Judom konuştu.

“A-Ama yine de! Böyle bir mektup ‘Evila’dan gelse bile, ona güvenemeyiz!”

“Neden bir görüşme ayarlamadık?”

“…”

“Denemediğin sürece kazancını bilemezsin.”

“Bu…”

Vale bunun bir tartışma halini aldığını çok iyi anlıyordu, bu yüzden karşı çıkamadı.

“Nasıl hissettiğini biliyorum. Aynı zamanda mektuplar ile gelen görüşmelerde bize nasıl ihanet ettiklerini de biliyorum. Ama kendi kızlarını feda etmeden önce denenecek yollar da olmalı, değil mi?”

“Ma-Majesteleri de bu konuda yas tutuyor.”

“Kimse kendi kızlarının ölümü üzerine kısaca yas tutup her şeyi oldu bittiye vuramaz!”

Önceki nazik ifadesi tamamıyla değişti, yoğun kasvetli bir ifadeye dönüştü. Vale terden kırılıyordu.  Bu emekli bir maceracının ruhuydu…

Judom kafasını sallarken iç çekti.

“Her halükarda, bana danışmış olsaydı, görüşmenin gerçekleşeceği yere gitmiş olurdum.  Gençler bunu bilmeyebilir, ama ‘Gabranth’ ve ‘Evila’da da iyi kişiler var.”

“B-Bu kesinlikle doğru, ama aynı zamanda ‘Evila’nın biz ‘Humas’ı yok etmeye çalıştığı da bir gerçek.”

“Bir gerçek ha?”

“Evet!”

“Öyleyse bunu biliyor muydun? ‘Evila’nın kralı değişti.”

“…Eh?”

“Bir Kral değişti mi, bu politikayı da etkiler. O mektup da yeni Kral tarafından gönderilmişti. Lakin, Kral tavsiyemi görmezden geldi ve başka bir dünyanın yabancılarını çağırdı.”

“Onlara yabancılar demeniz… Sırf bizim iyiliğimiz için, Kahramanlar— “

“hayatlarını riske atıyor…?

“…”


“Hangi dünyadan geldiklerini bilmiyorum, ama hayatlarını riske atacak kadar dünyamızı umursadıklarını düşünmüyorum. Eğer onların yerinde olsaydım ve buraya isteğim dışında gelseydim, her şeyi geride bırakır ve seyahate çıkardım.”

 Bu tam olarak Hiiro’nun yaptığı şeydi, ama Vale Judom’un sözleri üzerine şoke oldu ve buz kesti.

“A-Ama Kahramanlar cidden…”

“Henüz bir ölüm-kalım durumuyla karşılaşmadılar. Umutsuzluğu tattıktan sonra çoğu kendini yeniden toparlayamaz.”

“…..”

“Onların bir evi de var, değil mi? Onları buraya çağıran kişi için, Kral onların hayatta bir şekilde geri döneceğini garantilemiş olmalı… değil mi?

Vale bakışlarını yere çevirdi ve gözlerini kapadı.

“Duyduğuma göre, çağrılan başka bir kişi daha var, ama onlara uymak için bir nedeni olmadığından ayrılmış?”

“Ah, evet.”

“O çocuğa Kahramanlardan daha fazla güveniyorum.”

“N-Ne demek istiyorsunuz!?”

“Bunu anlamaman hala ne kadar tecrübesiz olduğunu gösteriyor, Vale.”

“Judom-sama…”

Sonrasında Judom tekrardan nazik bir ifade takındı, piposunu masaya koydu.

“Konuşmamız burada bitmiştir, Vale.”

“A-Ama!”

“Ne yapman gerektiği hakkında bir kez daha düşün. Şimdi Kral’a tavsiyede bulunma sırası sende.”

“Ben asla…”

“Nasıl olur da birileri, arkadaşlarından gelen tavsiyelere veya uyarılara kulak asmadan dünyayı kurtarabilir?”

Bunun üzerine Judom başka kelime etmediği için Vale şaşkın bir şekilde odayı terk etti.

7 yorum:

 

Serilerden Haber Vs.

FMW'yi durdurmamızın ardından iyi bir haberimiz var Lucid Dream'in Yazar ve Çizeri yeni bir seriye başlamış Träumerei Scans'ta el atacakmış, Lezhin çizimler yine fena olmuş.
Zhan Long 2 - 2.bölüm İngilizce çevirisi bekleniyor.
Projeleri görüntüleyemeyenler buradan ulaşabilirsiniz.

Son Kayıtlar

Duyurular

-Konjiki 22 ve 23 Eklendi (2017'nin ilk bombası!)
-SWRPG 3X33 Eklendi (2016 İlk Bölümü Yeaah!)
-Shokugyou Mushoku 1 Eklendi
Copyright © Maganda Çeviri | Designed by Templateism.com