Bölüm 2: Okul Hayatımda Pes Ettim


Ve bundan dolayı, Gray Büyü Akademisinin bir parçası haline geldim. Falan transferimi nasıl ayarladı bilmesem de, amacıma ulaştığım için, pek umrumda olmadı.

Bu tarz şeylerde, sadece sonuca bakıyorum, malum bazen ilerleyişi bilmemek daha iyi oluyor.

Ayrıca, kütüphane tam bir bir hazineydi. Her türlü büyü yetenek kitapları vardı. Daha Başlangıç Sınıfındaydım, ve bundan dolayı sadece Temel Düzey Büyü öğreniyordum, ama her türlü farklı tip yetenek kitaplarını okuduğumdan, bir sürü yeni imkan açmayı başardım.


Bütün farklı tip büyüleri öğrenmeyi anlamamıştım ama. Sonuçta, hiçbir Işık, Karanlık veya 
Zombi büyülerinin yetenek kitaplarını kütüphanede bulamamıştım.

Bunun üzerine, Falan’a ulaştım. Sonrasında anladım ki bu 3 büyü tipi de Temel Düzey büyüye 
sahip değildi, en temel ışık büyüsü en az Orta Düzeydi ve bu yetenek kitaplarının çoğu Azizler Kilisesindeydi.

Karanlık büyüsü sadece üst-sınıfa özeldi. Ve bu büyü sadece yok etme amacıyla kullanıldığından, sadece silah olarak görülüyordu ve özel nitelikli insanlara öğretiliyordu.

Zombi Tipi? Tüm dünyayı avlamak istemiyorsanız, öğrenmemek daha iyiydi.

Fakat, elbette ben hala daha öğrenmek için can atıyordum.

Bir keresinde, Falan’a bana öğretebilir misin diye sorduğumda yapmamayı tercih etti.

“Senin gibi bir acemi büyük ihtimalle zombi aurasını kazayla açık edecektir, ve keşfedilirsen ikimiz için de sorun olacaktır.”

Bu şekilde açıkladı.

Öyle bir aurayı açık eder miyim etmez miyim anlamasam da, şu anlık akademide bir şeyleri karıştırmamak iyi olurdu.

Her durumda, okulun en güçlü üçlüsüyle kaynaşmanın yanında, zayıf kişiliğimi koruyordum…

Tch, hep bu üçüyleyken profilimi zayıfta tutamazdım! Ne zaman başka biriyle konuşsam, bana korku dolu gözlerle baktıklarına dair içimde bir his vardı! Şu üçü gerçekten ne halt etti bu okula!

Yine de bu durum, kütüphanedeki çoğu büyü yetenek kitabına sessizce bakmamı sağlamıştı. Sadece bu da değil, birkaç tane Savaşçı, Şövalye ve de Hırsız yeteneği de öğrenmiştim. Sonuçta, bu bir okul ve temel referans kitaplarına sahip olmalıydı.

Aslında, 50’yi aşkın büyü yeteneği ve 20 tane diğer yeteneklerden toplamayı başardım. Yetenek listemde henüz sınıra ulaşmadığım için, önce hepsini öğrenmekte sıkıntı yoktu.

Tek talihsiz şey bunları öğrenmenin EXP arttırmamasıydı. Diğer bir deyişle, burada olduğum bir aydır hiç seviye atlamamıştım.

Burada savaş pistleri olsa da, onlardan da hiç EXP alamadım. Yeteneklerimin ustalığını 
arttırdığım halde de, hiç EXP alamadım ya ben.

Yine de, yeteneklerimin ustalıkların arttırmak iyiydi. Sonuçta, yeteneği okumaya çalışırken başarısız olduğum zamanlar olmuştu. Ama, Yetenek Listesinde üzerine basarak kullanırsam her seferinde %100 başarı elde ediyordum.

Yeteneklerim üzerindeki kontrol ve ustalığı arttırmak hala aşırı gerekliydi, kılıcımla keserken bir yandan da Yetenek Listesine tıklayamam değil mi?

Elbette, bir tane daha sorun vardı. Büyü Teorisi sınav puanlarım pek yükselmiyordu.

Ders çalışmaktan her şeyden çok nefret ediyordum. Büyülü dünyanın birinin mantığını kabullenmemi ve anlamı isteseniz de, gerçekçi bir dünyadan geldiğimden dolayı, ki ben manyak zekiyimdir, bunu anlamam en az birkaç yılımı alır yani. Kısaca her şeyi bir ayda kapmak oldukça zordu.

Kutlanabilecek başka bir şey, savaş sınav puanlarımdı sınıfta en iyiydi, ve sınıfta beni indirebilen kimse yoktu.

Sonuçta, tek yapmam gereken diğerleri hazırlanırken, Yetenek Listesindeki yeteneğe tıklamaktı. Aslında avantajım vardı.

Fakat…

“Bu benim savaşta, teoriden daha iyi olan bir öğrenciyi ilk görüşüm.” Eğitmen bana böyle bir yorum yapınca, biraz gücendim, yıldım gibi oldu. Sanki yapmamam gereken bir şeyi yapmışım gibi hissettim.

Sonuca bakarsak, bu bir aydaki hayatım kazançlıydı.

“Ah, Fir. Günaydın.”

Sınıfıma yürürken, arkamdan birinin ismimi seslendiğini duydum.

Bu ses… kesinlikle Shir’di.

“Günaydın, oh? Bu saatte sınıfında olman gerekmiyor muydu?”

Shir Vologue. Yeşil kısa saçlara sahip ve 1.68 boyu var. Benimkinin arkasındaki sınıftan ve 14.seviye Rüzgar Büyücüsü. Savaş pistlerinden birinde onunla karşılaştım, ve Rüzgar Başlangıç Sınıfında en iyi öğrenci olduğundan, birkaç kere savaşmışlığımız vardı.

Seviyesi benden yüksek olsa da, sadece büyüsünde usta olmadığından savaşta bana karşı kaybetti.

Fakat, aslında yakınlaşmıştık, ve bu çocuk benim bir büyü dâhisi olduğumu düşünüyordu. Her şeye rağmen, o ve ben birbirimizden farklıydık. O gerçek bir büyücüydü.

Başka bir şekilde söylemek gerekirse, o bir inekti.

“Doğru, okuldan sonra benimle savaş!”

“Oh? Daha dün savaştığımız halde? Sadece nişan almanı geliştirmelisin, hepsi bu.”

Şöyle belirteyim ki, benim özelliğim bu tip RPG yahut aksiyon oyunlarıyla alakalı değildi. Elbette, puzzle oyunlarında biraz tecrübem olsa da, bir numaram hep FPS oyunlarıydı.

Hedef, görüş alanıma girdiği sürece, büyüm asla ıskalamazdı. Tabii ki, hedefim çok hızlıysa ve ıskalarsam yapacak bir şey yoktu.

“Yine de, bildiğim tüm insanlar arasında, sadece sen nişan almamı geliştirebilirsin! Bunu sana şu büyü teorisini öğretmemin karşılığı olarak gör. Büyü teorisi puanlarının zar zor geçtiğini biliyor olmalısın, ki ben hepsini fulledim!”

“Evet evet, inek öyleyse sendeyim~”

“İnek? O ne?”

“Imm… Ders çalışma kralı, sanırım böyle açıklayabilirim?”

“Kral… olmayı umutlanamayacağım biri.”

Gülümsedi, ardından bunu ciddi bir ifadeyle söyledi.

“Savaş puanlarının, teori puanlarından nasıl daha fazla olduğunu merak ediyorum. Yeteneklerini nasıl geliştirdin cidden?”

Ustalığı kasarak… E tabii, bunu yüksek sesle söylesem de buradaki kimse anlamazdı.

“Bilmem~ Her durumda, benim gibi basit bir vatandaş bunu asla bilemeyecek~”

Bu arada, okula kayıt olduğumdan beri sınıf ayrımlarının temelini tam olarak anlamıştım.

Kraliyet mensupları ve asiller, güçlü olmasalar da takılabileceğin insanlar değildi. Mitchell gibi küçük bir ülkenin asilleriyse, o zaman sorun yoktu. Fakat, geniş bir popülasyona sahip geniş bir ülkeden asiller görürsem o zaman yolumu çevirmeliydim.

Ve şu anki kimliğim, buradan fazla uzak olmayan, Roth denilen küçük bir ülkenin vatandaşı olarak geçiyordu. Bu yüzden, sınıf olarak burada hiçbir gücüm yoktu.

Yine de, bu büyük bir sorun değildi. Sonuçta, burada hala Shir gibi yeteneklerini geliştirmek isteyen asiller vardı. Arada sırada üçlüyle olan karşılaşmalarım ve zayıf kişilik yaşam tarzımla, geçen bir ayda asillerle fazla bir etkileşimim olmamıştı.

Fakat, zorbalık hala genel bir şeydi. İhtiyaçta olanlar yardım etmek istesem de, orada burada saklanan korumaların korkutucu seviyeleri beni karışmaktan alıkoyuyordu.

Figürlerini göremesem de, havada süzülen LV 25’lerden ve kafasının üzerinde olan diğer şeylerden nerede oldukları belliydi. Beni anında paramparça edebilecek tiplerdi.

“Bu kabaca, değil mi? Haddini aşan asiller olsa da, çoğu asil olması gereken düzgün ahlak ve görgüye sahip!”

“Evet evet, sadece düzgün ahlak ve görgüleri değil, devasa gururları da öyle, hı hı…”

“Fir!”

Seçme şansım yoktu. Shir ile olan ilişkim iyi olsa da, bu adam hala bir asildi.

“Tamam, burada duralım. Gitmem lazım, yoksa derse geç kalacağım.”

“Tamam, ben de kütüphaneye gitmeliyim. Seni sonra bulurum.”

Anlaşılan bugün kaçma şansım yoktu.

“İyi, seninle sonra iletişime geçeceğim.”

3 yorum:

  1. Eline saglik öğrendiği skilleri merak ettim pasifleri özellikle :) umarim lvlide kasar yakinda

    YanıtlaSil

 

Serilerden Haber Vs.

FMW'yi durdurmamızın ardından iyi bir haberimiz var Lucid Dream'in Yazar ve Çizeri yeni bir seriye başlamış Träumerei Scans'ta el atacakmış, Lezhin çizimler yine fena olmuş.
Zhan Long 2 - 2.bölüm İngilizce çevirisi bekleniyor.
Projeleri görüntüleyemeyenler buradan ulaşabilirsiniz.

Son Kayıtlar

Duyurular

-Konjiki 22 ve 23 Eklendi (2017'nin ilk bombası!)
-SWRPG 3X33 Eklendi (2016 İlk Bölümü Yeaah!)
-Shokugyou Mushoku 1 Eklendi
Copyright © Maganda Çeviri | Designed by Templateism.com