Bölüm 21: Seviyenin Önemi
Bu karşılaşmada Hiiro neredeyse bütün MP’sini harcamıştı.
Fakat, anlaşılan çabasına değişmişti. Görünüşe göre bu S derecesinde canavar
seviyesini 4 arttırmaya yetecek tecrübeye sahipti.
Anlaşılan Hiiro’nun HP’si hatrı sayılır bir miktar düşmüştü.
Sadece tek bir hafif darbe Hiiro’nun HP barının orijinal değerini yarıya
indirmişti.
Hiiro’nun statüsüne bazı yeni ünvanlar ve yetenekler
eklenmişti. Hiiro hızlıca <Çoklu Zincir> denilen yeteneği açtı.
<Çoklu Zincir> MP bedeli 50
Bir karakterden daha fazlasını açabilirsin. Bir karakter
etkinken, diğer karakteri yazmak ilk karakterin etkilerini durdurmaz. Ayrıca, aynı
kelimeyi defalarca yazabilirsin bu da sinerjik bir etki sağlar.
Hiiro sinsice gülümsedi. Başka bir karakter yazmak için
artık 40 saniye beklemek zorunda olmadığını fark etti.
Bir karakteri devamlı olarak yazmanın fazla yararı vardı. Bu
yetenek Hiiro kontrol noktasından geçerken yardımcı olabilirdi. ‘Uç’ ve ‘süzül’
arasında gidip gelmeden Hiiro devamlı olarak ‘uç’u yazabilirdi.
Bu sinerjik bir etkiydi fakat…
“Statünü gördün mü?”
Arnold’un sesi Hiiro’yu düşüncelerinden uyandırdı.
“Ee Hiiro, kaç seviye atladın?”
“Sen atladın mı?”
“Hayır, atlamadım. Sadece merak ettim.”
“Sen mi? Öldüren darbenin ne kadar tecrübe verdiğini bilmek
mi istiyorsun?”
“Partide olunca S dereceden bir canavar öldürmekle bana ne
kadar tecrübe vereceğini merak ediyorum.”
Anlıyorum. Loncayla bir partiye kaydolabiliyordun. Parti
üyesiyle bir canavara karşı savaşırsan ikinizde aynı tecrübeyi alıyorsunuz.
Fakat, ben ve Arnold aynı partide olmadığı için farklı miktarlarda tecrübe
aldık.
“Oh, Hiiro eğer sende istersen Surge’de bir partiye kayıt
olabiliriz.”
“Ben ve amcam birlikte bir partideyiz!”
“Hey Hiiro kaçıncı seviyesin sen?”
“İhtiyar ilk önce kendininkini söyle.”
“Gerek var mı? 35’im.”
“Lanet!”
“…Ben mi? Ne dedin sen?”
“…”
“E peki sen kaçıncı seviyesin?”
Seviyemin Arnold’un azıcık daha altında olmasından dolayı
biraz kızmıştım.
“Bahsi geçmişken, Muir sadece 13.seviye.”
“Evet!”
“Ee sen kaçıncı seviyesin?”
“… 33”
“Bu muhteşem! Ama şu S derece canavarı yendikten sonraki mi
yoksa önceki seviyen mi.”
“Kırmızı Yaban Domuzunu yenmeden önce 29 civarıydım.”
“Merak ediyorum da bu dünyada senden başka eşsiz bir
canavarla dövüşecek kadar manyak kişiler var mı… ve 30.seviyenin altındayken
onu yenen.”
“Hey zampara. Demin ne dedin sen?”
“Ben zampara falan değilim! O canavar 50.seviye veya daha
üstüydü! Neredeyse onun yarısı kadardın. Sadece bu beni nutku tutulmuş bir
şekilde bıraktı.”
“Kapa çeneni o zaman!”
Hiiro bunu bir müddet düşündü. Anlaşılan sıradan bir
maceracı olsaydı durum anormal bir hala alırdı. Fakat, bu dünyada statların
daha yüksek olması kazanmanı garantilemiyordu.
Kırmızı Yaban Domuzundan darbe aldığında Hiiro’nun HP’si
büyük bir hasar aldı. Ama sözlü büyüsüyle Yaban Domuzunu yenebilirdi.
Eşsiz büyü inanılmaz derece güçlüydü.
Sözlü büyüm olmasaydı Arnold’un dediği gibi kaçmak akıllıca
bir seçim olurdu. Bu seviyede Yaban Domuzuyla savaşmak haliyle saçmaydı.
“Kırmızı Yaban Domuzunun loncada değiş tokuş edilebilecek
kısımlarını alacağım.”
“Hangi kısımları istiyorsun?”
“Genel kısımları…”
“…Anlıyorum.”
Arnold kafa salladı, ve vücut kısımlarını toplamaya başladı.
Görünüşe göre Kırmızı Yaban Domuzunun dişlerinin rengi bozulmuştu, ama bu
muhtemelen eşsiz bir canavarın özelliğiydi.
“Ama şaşırdım… Bu bölgede Eşsiz bir canavarla karşılaşmak.”
“Bu sıra dışı bir şey mi?”
“Şey… çok nadir oldukları için sıra dışı. Dünyayı gezdiğim
tüm süre boyunca bunlardan birini daha öncesinde hiç görmedim.”
(Anlıyorum. Bu tip sıradan bir maceracıdan fazlası gibi
görünüyor, ama eşsiz bir canavarla hiç karşılaşmamış.)
Biz bu S derece canavarı öldürmeden önce bir sürü ölüm
gerçekleşmiş olmalı. Bir sürü maceracı bunu öldürmeye çalışırken ölmüş olmalı.
“Fakat, bu eleman öldüğü için, ormandaki canavarları yeniden
ortaya çıkacağından korkuyorum.”
“Evet böyle bir şey olabilir.”
Bu ormana geldiğimiz için, hiç canavarla karşılaşmadık. Görünüşe
göre bütün canavarların kaçma nedeni Kırmızı Yaban Domuzuydu.
“Yani bu iyi bir şeye benziyor. Anlaşılan artık bize anında
saldıran canavarlar olmayacak.”
Arnold ellerini dışa doğru gerdi, beklemede olan canavarlar
aniden belirdi.
“Yalan…”
Arnold’un düşünceleri nedensiz yere değildi, ama tamamen
yanlış bir şeye dönüşmüştü.
“Hey ihtiyar, yoruldum ben, sen ilgileniver şunlarla.”
“Ne? Bana yardım et!”
“Eşsiz canavar değil onlar. Bu yüzden muhtemelen ölmezsin…
dayanırsın olur biter.”
“Lütfen bana yardım et!”
“İyi Muir’i koruyacağım, ama işin kalanını sen yapacaksın.”
“Hayııııır! Lütfen bana yardım et!”
“Çok gürültücüsün. Şunları öldür hadi.”
“Anlaşıldı. Geçilmez
olacağım.”
Sonrasında Arnold canavar sürüsüne atladı.
Hah, acaba ölecek mi?
Muir utangaçça bana benden bir şeyler bekliyormuşçasına baktı.
“Peki, ihtiyar hayatta kalmayı başarırsa onu
iyileştireceğim.”
Hiiro bunu söyledikten sonra, Muir dayanmakta olduğu ağacın
yanına oturdu.
“Muir yoruldun mu?”
“Evet ama, uyanık kalacağım. Böylece bana ihtiyacı olursa
amcaya yardım edebilirim.”
Muir bunu kollarını kavuşturmuş bir şekilde söyledi. Tamamen iyileşmiş
olsaydı ihtiyara daha fazla yardımı dokunacağı hükmünü verdi, ve dinlenmeye
karar verdi.
Günün yavaşça geçmesiyle Muir uyuya kalmadan Arnold’un
çaresiz savaşını izledi.
Bir süre sonra Arnold, Hiiro ve Muir’in dinlenmekte olduğu
yere döndü.
“Yoruldum!”
“İyi iş çıkardın amca!”
“Bu gülüş beni çok daha iyi hissettirdi!”
Muir gülümsemesi Arnold’un biraz daha iyi hissetmesini
sağlamıştı. Sonrasında Arnold uyuyan Hiiro’ya baktı.
“Seni velet. Ben çaresizce savaşırken, sen Muir’i izlemek
yerine uyudun mu!?”
Arnold yumruğunu sıkıp dişlerini gıcırdatırken, Hiiro
konuştu.
“Eşsiz bir canavarı tek başıma yendiğim için yoruldum.”
“Hayır…… Bunu bir çile olarak anlatmak… Şu tip, ne sinir!”
“Hehehe, evet.”
Arnold dinlenen Muir ve Hiiro’nun yanına oturdu. Ağaçların
arkasından batmakta olan güneş onları bir örtü gibi nazikçe sardı.
“Hiiro gerçekten kimsin sen?”
“Ne demek istiyorsun?”
“Eşsiz büyünle çoğu insandan çok daha güçlüsün. Şu küstah
tutumun… bunu bir kenara koyarsak. Yalnız başına seyahat ediyorsun, ve
yaratıkların kıtasına gitmek istiyorsun.”
“Şey… Sadece yaratık kıtasına gitmek istemiştim.”
“Peki. Sıradan bir maceracı senin bu zamana dek yaptıklarının
yanına yaklaşamaz. Ayrıca, öncesinde Kırmızı Yaban Domuzuyla olan savaş
neredeyse bir intihardı.”
“Bu…”
Aynı zamanda Muir’de Arnold’un konuşmasındaki doğruluğu
duydu ve kafa salladı.
“Ayrıca 33.seviye için fiziksel yeteneklerin aşırı güçlü.
Ve, kişiliğin…”
“Hehehe, kişilik o kadar sorun olmamalı.”
“Böyle bir veledi ilk görüşüm. Yaratık Adamlar arasında bile
sana benzer birilerini görmedim.”
“Öyledir, ilgilenmiyorum.”
“Çoğu kişiye yukarıdan bakıyorsun, yakında kötü bir duruma
gireceğinden korkuyorum.”
“Eh, rahat bırak beni.”
Arnold, kafasının karıştığını gösteren Muir’in yüzüne baktı.
“Muir hala insanlardan korkuyor musun?”
“Korkuyorum, ama…”
“Peki benden?”
“Şey… Hiiro o kadar kötü değil.”
“Bende Hiiro’nun o kadar kötü olduğunu düşünmüyorum.” Arnold
söze girdi. “Şimdiye kadar tanıştığım insanlardan tamamen farklı.”
“Haha, öyle miyim?”
“Ne yazık ki, bir şeytanın reenkarne olmuş hali gibisin.
Muir’e bakış şeklin bıktırıcı.”
Muir Evila’nın varlığını bildiği halde güldü.
“Muir hala böyle gülebildiği için memnunum.”
“Amca…”
“O adam tarafından bana emanet edildin. Seni güvende tutmak
için gücümün yettiği her şeyi yapacağım.”
“…Hayır, güçlensem bile. Büyüdüğümde amca ve diğer yaratık
adamlar gibi olmak istiyorum!”
“Muir …”
Arnold ve Muir birbirine bakarken, Arnold nazikçe onun
başını okşadı. Muir mutlulukla gülümsedi.
Hiiro belli belirsiz gözlerini araladı. O ikisini böyle bir
durumda gördükten sonra, onları kapattı ve geri uykuya daldı.
elinize sağlık
YanıtlaSilgüzeldi :D devamını sabırsızlıkla bekliyorum!
YanıtlaSilgüzeldi :D devamını sabırsızlıkla bekliyorum!
YanıtlaSilElinize saglik on numara olmus
YanıtlaSilElinize saglik
YanıtlaSilElinize saglik bu seri cidden cok hos ceviriler hizlandigi icin tesekkur ederim
YanıtlaSilELLERİNE SALIK :)
YanıtlaSilty
YanıtlaSileline sağlık
YanıtlaSilHer gun bir umut ve umutlar gene yarına kaldı :(
YanıtlaSil