Bölüm 26: Operasyon Sahte Ölüm (I)

Bir süredir aynı pozisyonda duruyordum, ve dalgınca gökyüzüne bakıyormuş gibi görünüyordum. Buradan, Dorumi’nin ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu, ve sonuç olarak, bunca zamandır duvara yaslanmış duruyordu.

“Sende burada mal mal dolanmak istemiyorsun, değil mi? Neden benimle bir gösteri yapmıyorsun?”

Döndüm ve duvara yaslanmış Dorumi’yle konuştum.

“Gösteri?”

Dorumi şüpheci bir ifade takındı.

“Zaten şu anda da gösteri yapıyormuşuz gibi durmuyor mu?”

“Şey, belki. Fakat, basitçe gece yarısının gelmesini beklemek çok makul bir plan sayılmaz. Ne dersin?”

Ona gülümsedim, ve dediklerimi duyduktan sonra kafa salladı.

“…Kesinlikle. Doğruyu söylemek gerekirse, kimliğimin açığa çıkmış olma ihtimali var. Bu kimliği almak için iyi miktarda para harcadım. Kaybedersem yazık olur.”

“Aslında, Aliyah ve Dorumi, bana sonrasında bir şeyde yardım edin. Bunu hallettikten sonra, geceyi kapatabiliriz. Yorumlarınızı alayım?”

Dan ve diğerleri kılık değiştirmemi tanıyamayacağı için, böyle açık açık yardım isteyebiliyordum. Nasılsa, onlardan beni korumalarını falan istememiştim.

“Kulağa ilginç geliyor. Dorumi, şuna bir yardım edelim bakalım.”

“Başka seçeneğim var mı sanki? Aliyah, böyle garip bir tipi nasıl tanıdın?”

“Tahmin et.”

“Çünkü it ulur, birbirini bulur?”

“Kendinden de bahsediyorsun, değil mi?”

“…Tamamen yanlış sayılmazsın.”

Onların laf atışlarını görmezden gelerek, iki defa öksürdüm ve devam ettim.

“Tamamdır, yardıma başka bir eleman daha gelecek. Aslında, sonrasında siz kızlar bunu yapıyor olacaksınız…”

……

10 dakika sonra, önemsiz bir restorandan çıkıyordum.

Elbette, o sıralarda, tamamen kılık değiştirmiş değildim, daha çok, Gray Büyü Akademisindeki genel görünümümle açıkça çıkmıştım.

Ama bunun tamamen bir kılık değiştirme olmadığını söyledim değil mi? Çünkü ne zaman akademide ortaya çıksam, saçlarımı sarıya boyamış oluyordum.

Şu anda, akşam yemeği için mükemmel bir zamandı, ve sokaklarda yürüyen fazlasıyla insan vardı.

Uzaktan gelen birkaç kişi hariç, insanlar Aliyah gibi zırh giyiniyordu, kalanları cübbeler giyinmişti. Onlara yakınlaşmadığım sürece, beni fark edemezlerdi.

Beni uzun zamandır bulamadıkları gerçeğini de ekleyince, bana olan dikkatleri azalmıştı, ve sokaklarda beni selamlayan insan sayısı da azalmıştı.

Bu fırtınadan önceki sessizlik dedikleri şey mi?

Kıkırdadım. Hızlıca iş bölgesinden geçtim, ve yatakhaneme yöneldim.

Tam da iş bölgesinde çıkacakken, siyah bir figür anında gökyüzünden indi, ve soğuk parlamayla, bir hançer boynuma yöneldi.

Aliyah, yan tarafta konumlanmış olan, hızlıca kılıcını çekti ve boynuma ulaşmadan hançeri engelledi.

Dang!

Metallerin sağır edici çarpışması yankılandı, ve kulaklarım çınladı. Kulak zarlarım patlayacakmış gibi hissettim.

Hançer engellenmiş olsa da, ortaya çıkan hava basıncı hala daha ilerleyebiliyordu, ve boynumda bir kesik açtı.

Aman tanrım, Yuon’un saldırısı cidden manyak güçlüydü. Acıyı alacak bir iksir içmemiş olsaydım, büyük ihtimalle acıdan gebermiş olurdum.

Ve HP barımın yanında, bir ‘Zehirlendi’ durum ikonu belirdi. Ciddi ciddi bir de zehir mi katmıştı?

Fakat, bunu gerçekçi yapmak uğruna, anında boynumdaki yarayı dondurdum ve Kafirimi çıkardım. Onu Yuon’a çevirdim, Işığın Buz Saçağı Alanı’nı kullandım.

Neden Işık ve Buzun Bileşim Büyüsünü mü kullandım? Hasar puanı fazla olduğu için mi?

Elbette hayır. Işık Büyüsü sadece Karanlık Büyüsü karşısında etkilidir, ve şu anki seviyemle, böyle bir büyü sadece 15.seviye ve altındakilere zarar verebilir.

Bunu kullanma nedenim bunun en şatafatlı büyü olmasıydı.

Anında, bütün bir iş bölgesi parlayan buz kristalleriyle aydınlandı, ve sayısız ışın buz saçaklarından yansıdı. Bayağı bir etkileyiciydi yani.

Elbette, masum kitlelere gelecek zararları engellemek için, gösterimiz iş bölgesinin köşesindeydi.

Siyahlar içerisindeki Yuon yan taraftaki binanın çatısından atladı, ve gelen buz saçaklarını doğrarken bana doğru atıldı.

Aliyah ve Dorumi bloke etmek için öne fırladı, ama tek kesişle, ikisi de havaya uçtu. Hatta silahları darbenin etkisiyle parçalandı. Ve sonrasında, Yuon hançerini doğrudan boynuma sapladı.

‘Acıtıyor mu?’

Yuon aniden bana bir mesaj yolladı.

İletişime geçmek için bu yolu kullanmasını nedeni saldırısının gırtlağımı deştiğini bildiği için miydi?

‘Acılarımı izole edecek bir iksir içtim.’

‘Hıh! Kendini şanslı say! Bilesin diye söylüyorum, bu saldırımın ölümcül yönü hedefimin ölümden çok acı çekmesine neden olmaktır.’

‘Bu yeteneği bile bile kullandın, değil mi!?”

‘E yani?’

‘Lanet olası…’

Bu son cümleyi yazmayı da bitirdikten sonra, artık klavyeye değen ellerimi hissetmiyordum.

Görünürde ölüm durumuna girdiğim için, bedenimin kontrolünü çoktan kaybetmiştim.

Sonrasında Yuon hançerini çıkardı ve doğrudan kalbime sapladı. Şu anki durumumda bir saldırı aldığım için, anında öldüm.

Öldünüz.

Irkınız Kutsal Ölmeyen Meleğe dönüştüğü için, mezarlıkta dirileceksiniz. Bir saat içerisinde dirileceksiniz.

Ünvan Açıldı: [İntiharcı]
Yetenek Açıldı: Dünyayı Lanetleme
Her kendi isteğinle ölüşünde, bir ölüm nişanı kaydedilecek. Her 50 ölüm nişanı toplanışında, kullanıcı ölmesi için birini seçebilecek.

Ne kadar içerlenmiş bir yetenek. Bir kişiyi öldürmek için 50 defa gebermek zorunda olduğumu düşününce, bunun için ne kadar öfkeli olmam lazım?

Fakat, olay bu değildi. Olay şu an ölü olduğumdu, ve bu da geniş bir kalabalığın önünde yaşanmıştı.

Bununla birlikte, öldüğümü düşünen bir sürü insan olmalı, değil mi?

Bir saat içerisinde mezarlıkta dirileceğimi kim bilebilir ki?

PoV: Yuon

Tanrı aşkınca, bu herif cidden her şeyi yapmaya niyetli. Ciddi ciddi kendini öldürmemi istediğini düşünmemiştim.

Kısa bir süre sonra dirileceğini biliyor olmalı. Onu öldürmekte bir amaç da yok zaten. Kafası yok olacak ve birkaç dakikada parçacıklara dönüşecek, demem o ki ödül için onu geri götürmek mümkün değil.

‘Cesedi’ şu anda yerdeydi. Göğsünden hançerimi çıkardım, ve bıçağın ucuyla garip değneğini aldım.

Doğru hatırlıyorsam, değneğinin altında bir büyü kristali hazırladığını söylemişti. Değneği inceledim, ve bulduğumda kristali yere fırlattım.

Hemen sonra, çatıya atladım. Ve Fir’i öldürdüğüm yerde, 2 metre boyutlarında bir buz çiçeği çıktı, bütün bedenini sardı.

Yerde yatan Fir’in diğer iki kankasına baktım. Yalandan baygın numarası yapıyorlardı. Tanrım. Siz kızların gözlerinizi kırptığını görebiliyorum, hani?

Fakat, elbette, burayı olabildiğince erken terk etmek en iyisiydi. ‘Kana Susamışlık Duyan Radar’ım akademinin her tarafından buraya gelen uzmanları tespit etmişti.

Auramı bastırarak, Fir’in değneğini yüzüğüme sakladım, ve hızlıca gölgelerin içerisinde kayboldum.

PoV: Fir

Gözlerimi açtığımda, gördüğüm ilk şey yıldızlarla dolu gökyüzüydü. Ne kadar muhteşem bir his.

Her tarafımdan gelen çürümüş et kokusu olmasaydı çok daha iyi bir halde de olabilirdim.

Yerden emekleyerek kalktım ardından bedenimdeki pisliği ve çamuru temizledim. Sonrasında vücudumu inceledim.

Dirilme başarılıydı, ve ben her zamankinden daha iyi hissediyorum.

Sonrasında, etrafıma baktım. Burası katedralin yanındaki akademinin köşesine yerleşmiş mezarlıktı. Dürüst olmak gerekirse, mezarlıkta ya da katedralde dirilmenin arasında pek bir fark yok, haksız mıyım? Yerde uyumak dışında, her yer taze çürümüş cesetlerin kokusuyla dolu.

Uzaktan, akademideki kargaşayı duyabildim ve görünüşe göre, herkes gürültü yapıyordu. Anlaşılan planım başarılı olmuştu.

Anında kılık değiştirdim, ve Su Büyücüsü cübbesine girdim. Diğer türlü, biri beni sıradan halimle görürse başıma dert olabilirdi.

Fakat, aniden yere düşen metalik bir şeyin sesini duydum. Bakmak için döndüğümde, o şey aslında benim ‘Kafir’im çıktı!

“Uyku nasıldı, umursamaz?”

Katedralin çatısında, Yuon gülümsedi ve sordu.

“Fena değil. Ölümler buna değiyor, bilirsin? Sadece HP ve MP barın değil, yorgunluk ölçerin de doluyor. Her gün bir kere intihar etmek kesinlikle sağlıklı bir vücut garantiliyor.”

“O kadar sıkıldıysan, yap öyleyse. Tamamdır, yer altı zindanının girişinin nerede olduğunu söyle. Burası uzun süre kalabileceğim bir yer değil.”

Üstünkörü gülümsedim.

“Bende dönmek üzereydim. Beni takip et, seni oraya götüreceğim.”

Şu anda, operasyonumun yarısı başarılıydı.

6 yorum:

 

Serilerden Haber Vs.

FMW'yi durdurmamızın ardından iyi bir haberimiz var Lucid Dream'in Yazar ve Çizeri yeni bir seriye başlamış Träumerei Scans'ta el atacakmış, Lezhin çizimler yine fena olmuş.
Zhan Long 2 - 2.bölüm İngilizce çevirisi bekleniyor.
Projeleri görüntüleyemeyenler buradan ulaşabilirsiniz.

Son Kayıtlar

Duyurular

-Konjiki 22 ve 23 Eklendi (2017'nin ilk bombası!)
-SWRPG 3X33 Eklendi (2016 İlk Bölümü Yeaah!)
-Shokugyou Mushoku 1 Eklendi
Copyright © Maganda Çeviri | Designed by Templateism.com