Bölüm 7: Bilinmeyen Korku
“Ünlü Detektif yeteneği… Fena değil. Bu bir gizem oyunu
olsaydı, yenilmez biri haline gelmez miydin? Lafı geçmişken, buraya gelmeden önce gizem
oyununa benzer bir şey oynamıştım. Doğru hatırlıyorsam, bir panda vardı…”
“Onun adı Monokuma, panda değil.”
Bir pandanın gözü nasıl kırmızı olabilir…
“Doğru doğru, adı buydu.”
Aliyah aniden anlamışa benzer bir ifade takındı.
“Haaaa…”
Çaresizce, ona baktım.
“Sende araştırmaya yardım edemez misin? Tek bir tane bile
araştırmada işe yarayacak yeteneğin yok mu?”
“Doğru, tek bir tane bile yok. Seçtiğim tüm yetenekler
ofansif.”
Neden bunu böbürlenerek söylüyorsun?
“Haaa…. Biliyordum.”
“Ne yani! Bunda bir sorun mu var?”
“…Hiç olmasa da, bu puan harcamada çok uç bir şey. Eğer
kontrol-tipi Büyücüyle karşılaşırsan, ne yapmayı düşünüyorsun? Misal, hızını
yarıya düşürürsem, sen daha bana ulaşamadan seni yenebilirim.”
“Hmph! Zamanı geldiğinde bir şeyler düşünürüm.
Senin kaygısız kişiliğin gerçekten endişe verici.
“Tamam tamam, şimdilik, bu baygınlık olayının kaynağını
netleştirmenin bir yolunu bulalım. Bu durumda uzman değilim, ve işte aynı
sebepten gizem oyunları oynamıyorum.”
“Şahsen ben, genelde kullanılabilir rehberlere bakarım.”
“Bunun için böbürlenmesen nasıl olur?”
“Olmaz, çünkü çok gururluyum.”
“Aman tanrım, neden sadece senin gibi bir partnerim olmak zorunda
ki…”
45 derece döndürerek gökyüzüne bakmaktan kendimi alamadım, ve
bu adaletsiz dünyaya haykırdım.
“Hah? Bu hanımın partnerin olmasından memnun değil misin?”
Belimi dürten kılıca benzer bir şeyi hissedebiliyordum!
“Hayır, hiç olmamasından iyidir değil mi… Anlaşılan sadece
ayrılıp bireysel olarak hareket edebiliriz. Baygınlığın mesafesini
doğrulamalıyız, sonrasında etkinin merkezini belirleyebiliriz.”
Yan tarafa yönelirken hızla konuştum. Başka biri tarafından
bıçaklanmak istemiyorum.
Fakat, buna rağmen Aliyah beni çabucak takip etti.
“Hey hey, zıt yönlerde ayrılırsak daha hızlı olacağını
düşünmüyor musun?”
“Left 4 Dead oynamış herkes bilir, kendi başına hareket
etmek sadece erken ölüm getirir.”
Bunu gerçekten ciddi bir şekilde söyledi.
“Üzgünüm, sonunda, hep takım arkadaşlarımı satarım, bu
yüzden baskı altında değilim.”
“Neden bu konuda böbürleniyorsun?”
“Çünkü ne tür bir FPS oyunu olursa olsun, kendi başıma
temizleyebildiğim sürece, hiç baskı olmaz.”
“Bir gün günahlarının bedelini ödeyeceksin! Lafı açılmışken,
seviyeni aniden 11’den 18’e nasıl yükselttiğini açıklamayacak mısın?”
Nihayet değişimimi anladı mı?
“11.seviyeden 18’e yükselmek için istenen EXP miktarı kısaca
aşırı. Bir hafta önce, sadece 11.seviyeyiydin, böyle kısa bir sürede nasıl bu
kadar hızlı seviye atladın? Gizli bir boss’u falan mı kestin?”
“Hayır, sadece gizli bir görev tamamladım.”
“Gizli görev? Oh doğru, son zamanlarda görev sistemi daha
kullanışlı ve açık bir hale geldi. Ancak, hala daha nereden görev alacağımı
bulamadım.”
“Hiç görevin yok mu?”
“Yok.”
“Genelde, neler yapıyorsun acaba?”
“Okulumun çalışma arenalarında ustalık kasıyorum.”
“Ustalık?”
“Sınıfımın ustalıkları. Bütün fiziksel sınıflarda silah
ustalığı diye bir şey var. Sadece, şu ustalıklar kendi karakter seviyenden daha
çabuk artıyor hepsi bu.”
“…Tamam, ama etrafta gezinmezsen, nasıl görev alacaksın?”
“Görevler için tepesinde ünlem işareti olan kişileri
aramamız gerekmiyor mu?”
Onun bunu söylediğini duyunca, birkaç dakikalığına dumura
uğradım.
“Senin kafan mı güzel kızım? Bu cehennemde kafasının
üzerinde ünlem olan birini nasıl bulmayı düşünüyorsun!? Çok fazla mı RPG
oynadın naptın sen? Ünlem işaretlerine bakmak da ne oluyor lan! Legend of
Heroes serisini oynadığında, muhtemelen hiç büyük ödülleri alamamışsındır,
değil mi? Neden tüm görev hedeflerinin kafasında ünlem işareti olması lazım
nerenden sallıyorsun!”
“Ama neresinden bakarsan bak, burası tam bir RPG gibi.”
“Sakın bana Acemiler Köyü’nden ayrıldığından beri hiç görev
almadığını söyleme? Ve 14.seviye mi oldun? Moblarda kasılma çalışmaların
gerçekten fazla, hah?”
“Hayır. Arada sırada görev gibi şeyler aldım. Bunun hakkında
da fazla net değilim.”
“…”
Bu kız için kurtuluş yoktu…
“Dikkatle dinle. Genelde, herhangi bir garip durum görürsen,
kesinlikle yaklaştığında etkinleştirebileceğin bir görev vardır, tamam mı? Şu
anki duruma bak, bütün akademi baygın veya ne haltsa. Tek bakışta, bunun büyük
bir olay olduğunu anlarsın. Tamamlayınca seviye kazanacağını görev penceresinde
belirtti, değil mi?”
“Oh, haklısın. 2 seviye artacağını belirtti.”
2 seviye mi? Seviyesi benimkinden düşük olduğu için, benden
daha fazla seviye alacak demek?
“Yani neticede, daha fazla görev almalısın, böylece daha
fazla seviye alırsın.”
“…Imm, pek anladığım söylenemez.”
“Mal mısın sen?”
“Neden sadece okuldan transfer olmuyorum ve seninle parti
kurmuyorum? Bir görev bulduğun sürece, benimle paylaş.”
“Beni tamamen sömürmeyi mi deniyorsun?”
“Bir Büyücü olarak, sana tank olarak yardım edecek fiziksel
bir sınıfa ihtiyacın yok mu?”
Sessizce Tachi’mi çıkardım.
“İyiyim ben. Sadece insanların bana Büyücüymüşüm gibi
davranmamasından korkuyorum. Benimle düşmanlarım arasındaki mesafeyi kapattığım
sürece, onları doğrayabilirim.”
“Senin bu sınıf nedir arkadaş? Büyü Suikastçısı mı Savaş
Büyücüsü mü? Şüpheli bir sınıf seçmiş bile olabilirsin?”
“…Öyle bir şey, sanırım? Benim sınıfıma sadece tüm
yetenekleri öğrenmeme ve kullanmama izin veriyormuş gibi davran.”
“Ne olursan razısın, hah… hiçbirinde usta değilsen,
kesinlikle oyunun sonlarında geriye düşersin.”
“Bunu gelecekte her zaman konuşabiliriz… Tamam, bu gereksiz
sohbeti bırakalım. Çoktan iyi bir mesafe kat ettik, ve akademinin sınır
duvarlarına geldik sayılır. Neden buradaki herkes hala pinekliyordu ki… Eh?”
Neden akademi duvarları biraz garip görünüyor?
Öncesinde o gece yakalandığımda bir kere duvarları
incelemiştim, demirden yapılmış olmaları gerekmiyor muydu? Neden şimdi taştan
yapılmışlardı?”
“Bekle…”
Dikkatimi verdiğim anda, aniden duvardan bir diken çıktı, ve
tek darbeyle, Aliyah’ın karnını doğrudan yardı.
!?
Aliyah’ın HP’si anında yok oldu, ki o sırada benim HP
barımda iki veya üçte bir düştü!
Hızlıca Aliyah’ın elini kavradım, ve aynı zamanda Flash
Movement’ı aktive ettim.
Sonraki anda, Aliyah’ın öncesinde olduğu restorana
dönmüştük.
“…Çok acıyor…”
Aliyah’ın karnı durmaksızın kanıyordu, ve HP barı boş olduğu
için, çoktan görünürde ölüme girmişti.
Deminki… Neydi o öyle?
çeviriyi yapan arkadaşlara çok teşekkür ediyorum her bölümü sabirsizlikla bekliyorum ilgiyle ve merakla takip etdiğim tek türkçe light novel sizi seviyorum :=)
YanıtlaSilBu güzel övgü için teşekkürler, elimizden geldiğince düzenli eklemeye çalışacağız
Silgenelde boş konuşma olan bir bölümdü sanki yazar tarafından seri uzatılmaya çalışılmış elinize sağlık çeviri ve düzenleme için teşekkürler
YanıtlaSilGebersin gebersin sömürücü insanları hiç sevmem
YanıtlaSilTEŞEKURLER :)
YanıtlaSilElinize sağlık bölüm için teşekkürler
YanıtlaSilElinize sağlık bölüm için teşekkürler
YanıtlaSilElinize sağlık bölüm için teşekkürler
YanıtlaSilEllerine sağlık
YanıtlaSil