Bölüm 13: Onu Anlamasam Da, Bayağı Güçlü Görünüyor
Bu bir akademi olsa da, konut ve iş amaçlı ayrılan alanlar
fazlaydı.
Gray Büyü Akademisi kıtanın merkezindeydi, ve kendi
kıtalarındaki diğer Büyü Akademileriyle karşılaştırınca, elit bir okul olarak
sayılabilirdi. Aslında, kıtadaki her ülkeyle derin ilişkiler içerisindeydi, bu
yüzden, akademide küçük bir şehre ihtiyaç vardı.
Birkaç tane düşük-sınıf öğrenci şehrin dışındaki yerlerde
yaşıyordu. Misal, 7 Nolu Öğrenci Yurdu benim kaldığım yer, şehir
sınırlarındaydı
Ayrıca şehirde yaşayan bir sürü aile vardı. Sonuçta,
öğrenciler ve öğretmenler için aile ziyaretleri böylelikle daha kolay olacaktı.
Şehir, günlük ihtiyaçları sağlayacak yerler ve eğlence
mekanları dışında, kendi eşsiz dükkanlarına da sahipti. Sonuçta, akademide, öğrenciler
günlük temeller üzerinde büyü aletleriyle etkileşime giriyordu. Bu yüzden, büyü
aletleri, kristal kürelerle beraberdi, ve çoğu ürün şehirde satılıyordu.
Genelde, bu eşyaların tutumu akademi tarafından sağlanıyordu.
Yine de, Lanya gibi kendi ürünlerini yapmak için materyaller bulan insanlar da
vardı. Akademi tarafından konulan fiyatlarla karşılaştırınca, Lanya eşyalarına
daha makul ücretler koyuyordu.
Elbette, onun en iyi müşterisi olduğum için bu gerçeği ona
söylemeyecektim. Diğer türlü,
potlarından fazla miktarda alamayacaktım.
Ve akademinin çevresindeki küçük şehir yüzünden, bu saatte
ölüm sessizliği hakimdi. Sonuçta, bu dünyada gecenin köründe antreman yapan
kimse yoktu. En fazla, şu anda kütüphanede ders çalışan birkaç insan vardı.
Tabii ki, ben asla böyle bir şey yapmayacaktım. Yetenek
Listemde, tüm büyü yeteneklerinin özel efektlerini ve durumlarını
görüntüleyebiliyordum. Aslında, teorileri bile ezberlememe gerek yoktu.
Fakat, büyü yeteneklerinin nadirliğiyle ilgili şeyleri öğrenmediğimden…
Büyü bilgisinde tüm
sınav puanlarım her zaman berbattı.
Sokak lambalarından farklı olarak, sokaklarda başka bir ışık
kaynağı yoktu. Çevreye baktığımda, şehirdeki hiçbir insanın ismi hareket
etmiyordu, sadece Falan’ın ismi hareket ediyordu.
Bu bölgeden ayrılmayı mı düşünüyordu? Şu anda tam olarak ne
yapmayı planlıyordu?
On binlerce insandan daha fazlasını öldüren bir Zombi
Büyücüsü için… Düşünsem bile, gecenin bu saatlerinde ne yapacağını tahmin etmek
olanaksızdı, çok fazla ihtimal vardı.
En kötüsü büyük ihtimallei yakınındaki tüm insanları zombiye
çevirmesi olurdu. Sonuçta, Ölmeyenin Kanadı da zombileştirme, yeteneğine
sahipti. Onun gibi yüksek-seviye bir büyücü için, böyle bir şey yapması kolay
olmalıydı, değil mi?
Fakat, cidden bunu yaparsa, onun durdurmaktan başka şansım
kalmazdı. Burada bir sürü güzel kızın yaşadığı gerçeğini bir kenara koyarsak, herkes
zombiye dönüşürse, RPG falan kalmazdı ortada, biohazard olurdu o, Nobita’nın
Biohazardı.
İkincisi RPG olarak sayılsa da, detaylara inmeyelim diyorum.
Eh?
Zorla kendimi durdurdum, ve çevremdeki görebildiğim tüm
isimleri inceledim.
Zihnim sadece birkaç saniyeliğine tekledi, ardından Falan’ın
ismi, sadece bir saniye öncesinde önümde duran isim, ben anlamadan ortadan
kayboldu!
Nasıl oldu bu? Eğer bir binaya girseydi bile, ismi aniden
yok olmamalıydı! Nasıl kayboldu yahu!?
Hızlı adımlarla karşıya geçtim. Hangi yöne bakarsam bakayım,
etrafta kimsecikler yoktu, onun figürünü hiç de görebildiğim söylenemez.
Onu kayıp mı ettim?
Aniden, siyah bir sis sırtımdan süzüldü, ve sağ tarafımdaki
kapanmış kanat kıpırdanmaya başladı.
Hızlıca Savaşçı yeteneği ‘Charge’a bastım ve siyah sisin
alanından fırladım, ardından Suikastçı yeteneği ‘Gece Görüşü’ne tıkladım.
Siyah sisin arkasında, nedense orada duran bir insan
olduğunu görebildim. Yine de… iç güdülerim bana o kişinin asıl vücudu
olmadığını söylüyordu. Çünkü asıl vücut tarafından saldırıya uğrarsam,
saldıranın ismi açık edilecekti. Kişinin gerçek ismini göremesem bile,
kafasının üzerindeki soru işaretlerini görebilecektim.
Fakat, göremediğim için… o bana saldıran kişinin asıl bedeni
değildi de, klona benzer bir şeydi. Bu gerçeği Shir ile olan savaşlarımda
öğrenmiştim. Sonuçta, Rüzgar Büyücüleri ilk önce kopya büyüleri gibi şeyleri
öğrenebiliyordu. Önceki savaşta, onun rüzgar klonları bana her yönden
saldırdılar, ve onun asıl bedenini kafasının üzerindeki isimden belirleyebildim
ve bu şekilde onun en güçlü büyüsünü basitçe yenmiştim.
Şu anda, aynı durumu tecrübe ediyordum. Klon sağ önümdeyse,
o zaman asıl beden fazla ilerde olmamalıydı.
O kişiyle gerçekten savaşmak istesem de… Bir şekilde
rakibimin kim olduğunu tahmin edebiliyordum. Ölürsem hiç exp puanı
alamayacaktım, ve ayrıca, şu anki seviyemle rakibimle baş edemeyeceğim gerçeği
de vardı.
“Tamam, Falan-senpai, senin asıl bedenini bulamadım, ben
kaybettim.”
Sesli bir şekilde beyan ettim, ve rakibimin bunu
duyabildiğini ümit ettim.
Fakat…
Hiç cevap vermedi, ve karşıt yönden, büyü parçacıklarının
toplanmasına yakın bir ses duydum. Ayrıca, önümde sokak lambalarının altında,
siyah bir büyü çemberi belirdi!
Siyah?
Büyü yetenekleriyle dolu yetenek barını hızlıca sağa çektim,
ve büyü olmayan yetenek barım da soldaydı. Önümde üç tane buz kalesi
çağırdıktan sonra, çabucak onların arkasına saklandım, ve bir tane MP Yenileme
İksirini ağzıma boşalttım.
Bu iksirleri yavaşça içerek, hepsini bir anda içmemle aynı
hızda MP barım yenilenmeyecekti, fakat, yenileme hızı daha istikrarlı oluyordu.
Birkaç deney sonrasında vardığım sonuçtu bu.
Duvarın öbür yanında parçalanma sesi duyuldu. Düz beyaz
duvar yavaşça deliniyordu, ve siyah bir madde oluşturduğu delikten içeri
giriyordu.
Hızlandırma, Buz Oku!
Rakip de bir Büyücüydü, ve anlaşılan Karanlık Büyücüsü.
Karanlık Büyüsü hakkında hiçbir bilgim yoktu, bundan dolayı rakibin önden nasıl
saldıracağı hakkında bir fikrim de yoktu. Kurtulma ihtimali için aramızdaki
mesafeyi arttırmak en iyisiydi.
Buz oku hedefi vuramasa bile, savuşturulduğunda hala etrafa
buhar yayacaktı. Rakibin görüş alanını yüzde yüz engellemese de, hala daha o
erkeğin ya da kızın görüşünü biraz olsa da kısıtlayabilecektim.
Hızlıca arkamdaki caddelere çekildim. Doğru hatırlıyorsam,
iki sokak sonra nöbetçi kulübesi vardı. Oraya ulaşabildiğim sürece, daha fazla
sorun olmayacaktı.
Yine de, caddeler arasında koşarken, sırtımdan
bıçaklandığımı hissettim, bir anda görüşüm karardı.
Körüm!
HP barım hiç düşmedi, ama ek olarak ‘Kör’ durum ikonunu
kazandım.
Bu dünyada, ‘Kör’ durumunu alınca yavaşça görüşümüzü
kaybetmiyordun her şey bir anda oluyordu.
Yarı boş MP Yenileme İksirini bir tarafa fırlattım, ve
hızlıca Körlük Bozucu İksirimi çıkarmaya çalıştım. Yine de, hareketimi
tamamlayamadan, bacağımı yakalamış bir şey hissettim!
Boku yedim!
Bu düşünce zihnimde parladı, ardından zemini tekmeleyip
geriye çekildim.
Bu kaba zeminde sürüklenmek hiç de eğlenceli değildi bir
kere! Ve HP barım durmadan alçalıyordu!
İyi! Beni buna sen zorladın!
Karanlık-tipi olduğun için, Işık Büyüsüne zayıflığın olmalı
değil mi?
Tek bir Işık Büyüsüne sahip olmasam da, ona yakın bir
şeylere sahiptim.
Zihnimde onu istedikten sonra, item hemencecik ellerimde
belirdi.
Körlük Bozucu İksiri kafama bocaladıktan sonra,
çevremdekileri görüşüm geri döndü. O sırada, diğer elimdeki eşyadaki butona
bastım, ve karanlık sokaklara fırlattım.
Öncesinde, orada kırmızı bir ışık vardı. Ardından, parlak
beyaz bir ışık tüm sokak boyunca yayıldı.
“Tebrikler. Lanya’nın Özel Işık Bombası için ilk deneğisin.”
İki hafta önce, Lanya’ya bakmaya gitmiştim, ve onu berbat
bir ifadeyle görmüştüm. Bunu sorduğumda, büyü aletleri yapmak için çeşitli ucuz
materyal denediği gerçeğini açığa çıkarmıştım.
Farklı tiplerde çeşitli büyü aletleri olsa da, hepsi genelde
aşırı pahalıydı. Sonuçta, low-grade büyü eşyasında bile, bir tanesini yapmak
için hala daha bir sürü materyale ihtiyaç vardı. Bundan dolayı, high-grade büyü
eşyaları için de, materyal ihtiyaçları doğal olarak pahalıydı.
Büyü aletleri ucuz materyallerden yapılabilseydi, kesinlikle
dükkanlarda büyük ses uyandırırlardı!
Öncesinde, nedenini bilmesem de, Lanya’ya bombanın yapısını
açıklamıştım. Kabaca bir hafta önce, bana 2.Dünya Savaşı’nda kullanılan
bombalara benzer şeylerden bir avuç dolusu atmıştı.
“Bunları test et~ Bana sonuçları söylemeyi unutma!~”
Bunu söyledi.
“Hangi materyalleri mi kullandım? Elbette, büyü kristali
tozlarını kullanarak. Okul onları ya atardı ya da okul duvarlarını badana için
kullanırdı. Aletler yapmak için onları kullanabilseydim, çok fena olurdu.”
Fakat bunu beklemiyordum…
Flash bombası olarak muazzam bir etkisi vardı.
Bacağımı tutan şeyin kavrayışını kaybettiğini hissettim,
ardından hızlıca emekledim ve koştum.
Fakat, bir şeye çarptım ve kucaklandım!
“Tanrım~ Bu abla seninle daha sonra ilgileneceğini söylediği
halde~ Neden bu kadar acelecisin,
Bu göğüs boyutu, ve bu ses…
“Falan-senpai…”
“Ne~ Dışarıdayken bana sadece Kelany de~ Yoksa kız kardeşim
kime hitap ettiğini bilemez~”
Falan-senpai beni döndürdü, ve beni bırakmasa da, hakkında
konuştuğu kızı görebiliyordum.
O sırada, karnıma bir yumruk yedim.
“Acele et ve ablamdan uzaklaş, seni kahrolası sapık!”
Klasik batıya özgü cadı kostümünden giymiş minyon tipli bir
kız önümde duruyordu. Mavi gözleri yaşlanmıştı ve, dudakları bir palyaço
balığınınki gibi somurtuyordu.
Şu anki görünüşünden, öncesinde benimle savaşan kişinin
böyle küçük bir kız olduğuna ciddi ciddi inanamadım vallahi.
Tabii ki, seviyesini görünce de afalladım.
Enna Momiji LV 25 Karanlık Büyücüsü
[Tarafsız][Onurlu][Şeytanla Anlaşan][Cadı][Siyah İncil][Buz
Krallığı Merkezi Ordusu Büyü Suikastçısı]
Onun ünvanlarından bazısını anlayamasam da, gerçekten güçlü
görünüyordu!
Yetenek Bilgisi:
Charge
Savaşçı Yeteneği
Kullanım Başı 50 MP
3 saniyeliğine şu anki hızınız 3 katına çıkar. Düşmana
bodoslama çarpınca, %150 hasar verilir. Sizden 2 seviye veya daha büyük değilse
3 saniyeliğine stunlanır.
Gece Görüşü
Rogue Yeteneği
Kullanım Başı 30 MP
Gece sırasında görüşünüz gelişir. Kullanıcı 50 metrelik bir
alandaki şeyleri net bir şekilde görebilir, ve yürüyen hedeflerde 100 metrelik
bir alan geçerlidir. 30 Saniye geçerlidir.
Çeviri için teşekkürler
YanıtlaSilbölüm 23 yazmışsın
YanıtlaSilAh pardon chatte gördükten sonra düzeltmiştim kaydet demeyi unutmuşum
Silemeğinize sağlık
YanıtlaSil