Prolog



“Imm, Prenses Michelle…”

“Hmm?”

“Biraz kaysanız sorun olur mu acaba? Burası az sıkışık da.”

“Şaka mı ediyorsun? O zaman, canı acıyan ben olurum, bilirsin!?”

“Ama, ben gerçekten burada biraz fazla acı çekiyorum da.”

“Erkek adamsan, dayan! Tanrım, benimle, bir prensesle vücut etkileşiminde bulunmanın senin için bir onur olması gerekiyordu!”

“…Benimle dalga mı geçiyorsunuz?”

“Aptal! Atmosfere dikkatini versene!”

Beni karnımdan tekmeledi, ve HP barım düşmese de, acıyı hissettim.

Fakat…

Doğruyu söylüyordu. Genç bir kızla daha önce hiç böylesine yakın etkileşimde bulunmamıştım… Hayır, onun figürüyle bir hesap açsaydım, gerçeğe uygun, bir loli olmalıydı. 

Gerçek yaşını bilmesem de, 12 ila 15 yaş arasında bir şeyler olduğunu hissediyordum. Bu yaşı bakış açısına dahil edersek, hala loli olarak sayılırdı, değil mi?

Neyse ki, bir centilmen olarak, bu şansı kullanarak ona yakışıksız bir şekilde dokunmayı asla düşünmezdim. Fakat, şu anda, yüz yüzeydik, ve bayağı da yakındık. Birbirimizi desteklemiyor olsaydık, şu anda kesinlikle birbirimizi kucaklıyor olurduk.

Doğru, bir kucaklama.

Çünkü şu anda, bu küçük kızın nefesiyle gelen aromatik kokuyu alabiliyordum.

Ayrıca, burunlarımız değmek üzereydi. Buna bir de durmaksızın hareket etmeyi ekleyince, çoktan sınıra dayanmıştım.

Millet muhtemelen şöyle düşünüyorsunuz, eğer erkek adam böyle bir durumda geri duruyorsa, kesinlikle boşa gider, değil mi?

Fakat…

Şu anki sorun ölüm kalım durumunda oluşumuzdu! Böyle bir zamanda hangi öküz öyle şeyler yapmayı düşünür!?

Özelikle insan-yiyen bir çiçeğin midesindeyken!

“Hey hey, eğer böyle devam ederse kesinlikle işe yaramayacak. En azından, Ziyaretçileri Yok Edeni içeriden parça parça etmek için büyülerimizi kullanmalıyız! Diğer türlü, kesinlikle yok olacağız!”

“Ellerini serbest bırakmaya çalışıyorsun değil mi, seni sapık! Öyle olunca, vücudumun herhangi bir yerine dokunabileceksin!”

“Bunu yapmayacağım! İsteseydim, çoktan yapmıştım! Neden şimdiye kadar bekleyeyim ki!?”

“Hmph! Demek bana vücudumla ilgilenmediğini söylüyorsun? İyi tamam öyle olsun, Anne’inki gibi vücutlarla daha fazla ilgileniyorsun galiba?”

“Hey hey, o dediğin şu anki durumla büsbütün alakasız, değil mi?”

Ki Prenses Anne’nin vücudu kesinlikle muhteşem…

“Seni piç! Benimle konuşurken niye bakışlarını çevirdin!? Şu Anne sürtüğünün vücudunun muhteşem olduğunu düşünüyorsun, değil mi!?”

“Olur mu hiç!”

Bu kızın zihnimi okuma yeteneği mi vardı? Yoksa tüm kızlarda mı güçlü altıncı his vardı? Küçük bir baş belası olduğu halde…

“Saçmalamayı kes! Böyle giderse, kesinlikle bu mide asitleri içinde eriyeceğiz!”

“Ama… Ama…”

“Ve söylemek istediğim şey şu ki… Anlaşılan pelerininin birazı çoktan erimiş…”

“Aaaaaaaaaaaaah! Hayııır!”

Anında ellerini saldı ve onlarla bedenini sardı. Fakat, yaptığı şey doğruydu, sadece pelerini değil, giysileri de erimeye başlamıştı.

Çok yakın… Tüm vücudu çıplak kalmak üzere.

Göremesem de, anında göğsüme çarptı. Ne yazık ki, ikimiz de bu kahrolası mide suyuyla kaplanmıştık, ve Prenses Michelle’in teninin nasıl hissettirdiğini hiç de bilemiyordum.

Fakat, şu anda bunları düşünecek zamanım yoktu. Sonuçta, çoktan tenimde bir yanma hissetmeye başlamıştım.

“Buz Suikasti Dikenleri!”

Prenses Michelle’in sırtında kollarımı kavuşturduktan sonra, Kafiri çıkardım, ve Prenses Michelle’in arkasındaki insan-yiyen çiçeğin etsi duvarına çevirdim ardından acımasızca buz dikenleriyle parçaladım.

Bu şey dışarıdan sert olsa bile, içeride savunma gerçekten zayıf olmalı, değil mi?

Birkaç buz dikeni art arda Yok Eden’in mide duvarlarını deldikten sonra, bu 20.seviye canavarın HP barının hızla düştüğünü netçe görebildim.

Ve buz dikenleri hareket etmemiz için büyük bir boşluk yarattı. Fakat, Prenses Michelle yan tarafta çömelmişti. Pelerininden ne kaldıysa bedenini saklamak için kullanıyordu, bana hiddet dolu gözlerle baktı.

Tanrım, bu kız beni ne olarak görüyor hakikaten? Sapık falan olduğum yok.

Ve nihayet, canavarın HP barı dibe vurdu. Kafirimi kaldırdım ve acımasızca onu kestim, sonrasında mide duvarında büyük bir dikdörtgen çizdim.


Ziyaretçilerin Yok Edeni Yenildi.
EXP Alındı: 100.000
İtem(ler) Alındı: Yok Edenin Balgamı, Yıldırım Kristal Kalbi

Şansıma, bu yaratık bayağı bir EXP verdi, diğer türlü bu şey tarafından yenmenin bedeli çok fazla olacaktı.

“Sen iyi misin?”

Onu Yok Edenin cesedinden dışarı taşımak isterken, ellerimi çıkardım. Fakat, ellerimi itti, ve kaçtı.

“Aptal! Bana bakma!”

Sonrasında, hızlıca ormana koştu, ve uzun bir süre sonunda çıktı.

Anlaşılan giysilerini değiştirmişti.

“Aslında okul giysilerinin içerisindeyken daha güzel oluyorsun.”

“Hmph! Tabii ki de! Bu benim favori dizaynım!”

“Fakat… yüzünde hala biraz yapışkan şeyden var.”

“Aaaaaaaah! Nerede!? Acele et ve temizle şunu!”

Onun panik halindeki ifadesini izlerken, umutsuzca kafamı salladım. Tesadüfen yüzüğümden tek kullanımlık havlulardan çıkardım ve yüzünü sildim.

“Yine de, acele edip bir banyo yapmalısın. Bu yapışkan madde basit bir silmeyle gitmez.”

Çünkü silmeyi kendimde denediğimde, şu korozyon statüsü kalkmadı. Düşen HP öyle fazla olmasa da, hissedilen berbattı.

“Siz ikiniz kesinlikle cüretkarsınız. Siz ikinizin güpegündüz bazı utanç verici şeyler yaptığını düşününce.”

Sesini duyunca, Prenses Anne ve diğerlerinin çoktan buraya vardığını anladım.

“Kesinlikle… Biraz cüretkar…”

Shir bile katıldı.

“Yanlış anlamayın! Siz çocuklar bunun olmasına izin vereceğimi mi sanıyorsunuz? Shir, bana banyonu ödünç ver. Gerçekten banyo yapmam lazım. Bu yapışkan madde çok iğrenç…”

“Un, problem değil.”

“Neler diyorsun sen! Burada asıl acı çeken kişi benim, tamam mı!? Kristal Kalbi almayı başarmış olsam bile, yakalandım ve şu canavar tarafından yutuldum, ve sonrasında… Ve sonrasında, hem sen niye yutuldun ki!?”

Prenses Michelle beni gösterdi ve bağırdı.

“Seni kurtarmak için tabii ki. Tanrım…”

“Dışarıdan yapamaz mıydın?”

“Şu tipe bir baksana!”

Cesedi gösterdim ve devam ettim.

“Dış deri zaten taş kadar sert, ve üstüne üstlük kendini ağaç savunma büyüsüyle buffladı. Dalları da zehirli, yani nasıl savaşayım ben bununla!? Bu piç kurusu tarafından yenilerek hayatımı riske attım ben, bilirsin!?”

“Ah… Imm… Bu doğru mu?”

“Yoksa seni kurtarmamı istemiyor muydun?”

“Öyle değil! Ama… Her neyse, hepsi bu! Duş alacağım!”

Bunu söyledikten sonra, anında kendi evine döndü.

Hai… Bu kız gerçekten neler düşünüyor böyle yahu.

“Hmhm~ Siz ikiniz kesinlikle ilginçsiniz.”

“Prenses Anne, onu hareketsiz kılmanız konusunda anlaşmamış mıydık biz? Yani neden etrafta dolaşıyordu bu!?”

“Kendin dedin, derisi sertti. Bu yüzden yapabileceğimiz bir şey yoktu.”

“Hareketsizlik büyüsü?”

“Etkisizdi.”

“Siz çocuklar yalnızca tembelsiniz, değil mi?”

“Sonunda, her şey yolunda gitti, haksız mıyım? Söyle bana, Prenses Michelle sevimli değil miydi?”

Diğer üçü bana meraklı gözlerle baktı. Elbette o şahıslar, Elan, Angil ve Shir oluyordu.

Güvenlik tedbirlerindeki artış sebebiyle 6 ve Prenses Michelle’in korumaları ayrılmaya zorlanmışlardı.

“Öhö öhö, her halukarda, bu son Kristal Kalpti, değil mi?”

Bunu söyledikten sonra, Yıldırım Kristal Kalbini Prenses Anne’in ellerine fırlattım.

Buz, Su, Çağırım, Rüzgar, Toprak ve Yıldırım tarafımızca bulunmuştu. Elbette, bu Kristal Kalplerden 6’sını da taşıdığımız için birkaç defa saldırıya uğramıştık. Fakat, 5 seviye kazandıktan sonra, öyle kolayca bulaşabilecekleri bir tip değildim.

Tek bir Orta-Düzey Buz Büyüsü Yeteneği öğrenmemiş olsam da, Temel-Düzey Büyü Yeteneklerimin güçleri acayip artmıştı. Buz Şövalyesi Büyümde birkaç seviye kazanmıştı. Baş yeteneğim Buz Kılıcı Çağrımı dışında, şimdi Buz Şövalyesi Zırh Çağrımı ve Buz Kalkanı Çağrımı büyülerini kullanabiliyordum. Bu sıradan Buz Kalkanı büyüsüyle aynı değildi, çünkü geçici olarak kalkan efsunlayabiliyordu, aynı Buz Kılıcı Çağrımı gibiydi.

Fakat, ifşa etmeye cesaret edemedim. Sonuçta, bunlar başkasından çaldığım yeteneklerdi. Eğer birileri bunları tanırsa, başım büyük derde girerdi.

Ve şu anda Mitchell Krallığı tarafından aranıyorum… Acaba şu anda Irlin nerede. Sistemin neden Nişanlı ünvanını kaldırmadığını merak ediyorum doğrusu. Görünüşe göre birkaç seviye daha kazandıktan sonra geri dönmem gerek.

Şu anki seviyem Mitchell Krallığının kralından hayli hayli yüksek olsa da, kendimi doğrudan tehlikeli risklere sokmak tarzım değildi.

Fakat, hala daha Irlin’in durumu hakkında endişeliyim. Yıllık Turnuva’dan sonra, bir seyahate çıkacağız. O zaman bir göz atacağım.

“Böylece, işimiz bitti. Hadi gemiye dönelim. Yolda birilerinin ‘icabımıza’ bakacağına dair içimde bir his var, bu yüzden birlikte hareket ederken odaklanın!”

“O… elbette!”

Fakat, yukarıda listelediğim 6 Kristal Kalp dışında, bir de Ağaç Kristal Kalbini bulmuştum. Çağırım Kristal Kalbiyle beraberdi. Sonuçta, şu anki seviyemde Buz Kristal Kalbi hala yararlı sayılırdı, bu sebepten saklamak en iyisiydi.

Aslında 99 Deneme’nin hiçbirini bulamamıştık, yani en azından birkaç güzel eşyayı saklamak en iyisi, değil mi?

Sıradaki görev… Yıllık Turnuva olacak!

4 yorum:

 

Serilerden Haber Vs.

FMW'yi durdurmamızın ardından iyi bir haberimiz var Lucid Dream'in Yazar ve Çizeri yeni bir seriye başlamış Träumerei Scans'ta el atacakmış, Lezhin çizimler yine fena olmuş.
Zhan Long 2 - 2.bölüm İngilizce çevirisi bekleniyor.
Projeleri görüntüleyemeyenler buradan ulaşabilirsiniz.

Son Kayıtlar

Duyurular

-Konjiki 22 ve 23 Eklendi (2017'nin ilk bombası!)
-SWRPG 3X33 Eklendi (2016 İlk Bölümü Yeaah!)
-Shokugyou Mushoku 1 Eklendi
Copyright © Maganda Çeviri | Designed by Templateism.com